Bugün 29 Nisan 2024 Pazartesi
  • Antalya27 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2439.282
    %0.00
  • Dolar
    32.4246
    %0.00
  • Euro
    34.6533
    %0.00

Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

Nasıl geçti habersiz?!

22 Aralık 2023 Cuma 00:05

                                                       

            2002  yılının  hemen başlarıydı. Elektrik kesintilerinin birbiriyle adeta yarış ettiği rüzgarlı ve yağmurlu bir mart  akşamı gazete sayfalarına son şekli vermek için gazetemiz bürosundaydık.

            Yine her zamanki gibi en iyi ve vurucu manşet haberimizi belirlemek için en son haberleri de bekledikten sonra  tipo baskı tekniğinden ofset baskıya yeni döndüğümüz yıllardaydık. Bilgisayar ekranına sayfaları yükleyip sonra da yazıcıya tüm sayfaları peş peşe verme hazırlığındayken o yıllarda şehrin değişmeyen kaderi olan malum elektrik kesintisi ile yeniden yüzleştik.

            Antalya’nın en eski yerleşim birimlerinden birisi olan Tahılpazarı mahallesindeki büromuzda karanlığa yeniden gömüldük.

            Tek tesellimiz  gazetemizin tüm sayfaları tamamlanmıştı. Elektrikler tekrar geldiğinde bilgisayar belleğindeki sayfaları tarayıcıya yükleyip çıktılarını alacak ve montajını tamamlayarak baskıya verecektik.

            Gazete büromuzun bulunduğu bölgedeki diğer dükkanlar saatler önce kapanmıştı ve dolayısıyla zifiri karanlıkta elektriklerin yeniden gelmesini beklemekten başka çaremiz yoktu.

  Bu temenniler içerisinde elektriklerin gelmesini beklerken yağmur şiddetini her geçen dakika daha da artırıyor, peş peşe çakan şimşekler zifiri karanlıkta kısacık da olsa bir ışık demeti savuruyordu camlara.

            Yorgun bekleyişlerimiz;  yerini endişeye bırakırken tam 2 saat sonra gözlerimizi kamaştırırcasına elektrikler geldi…

            Derin bir oh çektikten sonra kaldığımız yerden tekrar başladık ve hızla kayıtlı sayfaları bilgisayardan yazıcıya verdik. O çıkacak aydınger parçalarını montaj masasında birleştirip sayfa haline getirerek baskıya girecektik. Ancak bir türlü yazıcıdan şablon sayfaları alamıyorduk. Bilgisayar bağlantılı yazıcı sürekli hata veriyor, bizler de sürekli deniyorduk.

            Gazetede gecenin ilerleyen saatlerinde çalışan 5 kişi bilgisayara ve yazıcıya odaklanmıştık. Bir an önce montajı yapıp çok geç olmadan baskıyı tamamlamak ve gazeteyi dağıtıma hazır hale getirmeyi düşlüyorduk. Ancak; bir türlü çıkış alamıyorduk.  Her defasında ümitlenip, her defasında yine oturduğumuz yere yığılıp kalıyorduk.!

            Beynimiz de artık yorulmuş, ellerimiz farklı komutlar veriyor, her defasında elektriklerin bir azizliğine tekrar uğramadan gazeteyi sabaha yetiştirmek istiyorduk.

            Ama bir türlü olmuyor; çıkış alamıyorduk!

            Gecenin ilerleyen saatlerinde saatler 2’yi  gösterdiğinde tam ümidimizi kaybetmişken zifiri karanlığın ortasından geçercesine kapıda sırılsıklam ıslanmış, kasketli birisini  gördük. O bize şaşkın şaşkın bakarken, yağmur şiddetini arttırmıştı. Gelen kişi rahmetli M. Nuri Aloğlu’ydu.  Bir selam verdikten sonra;

            ‘’Hayırdır arkadaşlar, bu saatte daha gazete bitmedi mi?’’ dedi.

            Ben de kendisine yaşadığımız aksaklığı bir çırpıda anlattım ve bilgisayarın yazıcıya komut vermediğini, her defasında hatalı çıkış aldığımızı söyledim.

            Sırılsıklam olmuş giysisiyle bilgisayarda artık beyni durma noktasına gelen arkadaşımızdan müsaade istedi ve sandalyeye oturarak arızanın nereden kaynaklandığını bulmaya çalıştı.

            Bir taraftan yarı ıslanmış sigarasını elinde tutarken, diğer eliyle sorunun kaynağını anlamaya çalışıyordu. Muhabir olan meslektaşımızın bu sorunu çözebileceğine çok da ihtimal vermesek de, 15-20 dakikalık bir uğraşıdan sonra ayarları yeniden düzelterek yazıcıya doğru komutu verdi…

            Tam ümitlerimiz tükenmişken sonunda çıktıları almış ve montaja hazır hale getirdik.

            O’nun mutluluğu bizimkinden çok fazlaydı.

En sonunda dayanamayıp; ‘’Nuri abi seni gecenin bu saatinde Allah mı gönderdi buraya?’’ dedim.

            Hafif esprili ve muzip bir tavırla; ‘’Bu saatlerde tek ışık buradaydı ve merak edip geldim. Siz çağırmayınca ben kendim geldim’’ dedi.

            O anda hep birlikte yüksek sesle kahkahaya boğulduk ve aslında yorgunluğumuz da birden bire kayboldu gitti.

            Gazete basılıncaya kadar ıslak elbiseleriyle bize eşlik etti ve gecenin sabaha evrildiği zaman diliminde yeni demlediğimiz çayı yudumlarken; hafiften bir şarkı  mırıldandı : ‘’Nasıl geçti habersiz; o güzelim yıllarım, bazen gözyaşı oldu, bazen içli bir şarkı’’

            Kendisi de, biz de çok duygulanmıştık.

            Gazete basıldıktan sonra bizden müsaade alarak dışarıya çıktı.

            Tam giderken dönüp tekrar bana baktı; ‘’Ömer tüm dertler, sıkıntılar, zorluklar gece ortaya çıkar. Gazetecilik bu yüzden zordur, bu yüzden meşakkatlidir. Sen yine de bu mesleği çok sev, sakın küsme ve zoru başar!’’ dedi.

            O günden sonra rahmetli  Mustafa Nuri Aloğlu ile mesleki dostluğumuz daha da pekişti ve hep yardımlaştık…

            ‘’Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım?’’ şarkısını her duyduğumda o uzun geceyi ve rahmetli Mustafa Nuri Aloğlu’nu anarım. Ve hep şunu düşünürüm… Rahmetli meslektaşım; bir çok kez akşam saatlerine kadar gazetede çalışıp mesai yapmamıza rağmen neden ziyaret için arızalarla ve elektrik kesintileriyle adeta boğuştuğumuz o zor geceyi seçmişti?!.

           

           

 

Bu yazı toplam 406 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim