Ç a ğ d a ş kentleşme modellerine baktığımızda, yaşam alanlarına odaklanılmış planlı bir şehirleşmeyi görürüz. Alt yapısı ile üst yapısını yıllar önce tamamlamış ve sosyal donatı alanlarına fazlasıyla yer verilmiş bir planlama. Doğal doku ile barışık çevreci projelerle desteklenmiş bir yaşam merkezi. Ulaşımı çözülmüş, konut alanları düzenli, çok katlı yapılaşma modelinden çok az katlı ve denize perde çeker gibi beton bloklar olmayan bir planlama.
Tüm bunlar çağdaş kentleşmede olması gereken somut ayrıntılar. Antalya’ya baktığımda ise; tezatlıklar görüyorum. Denize yakın binaların çok katlı, denizden uzaklaştıkça çok katlı, hatta gecekondulaşmadan kurtulamamış bir Antalya… Olabildiğince yapısal bir tıkanıklığa doğru sürüklenen bu şehirde insanların nefes alacağı mekanlar hayata geçirilmeli artık. Öyle ki; cazibe merkezleri demek; büyük alış veriş merkezleri anlamı taşımamalı…
Cazibe merkezlerini AVM’lerle donatılmış bir şehir olarak algılayan o kadar çok kişi var ki…
Oysa; çekim merkezlerinin oluşumunda sosyolojik, kültürel ve sanatsal temalar ön planda olmalı…
Gezi ve eğlence aktiviteleri ile donatılmalı. Bu özellikleri kapsayan hangi çekim merkezi var Antalya’da?
Evet… Cazibe merkezleri demek; AVM’ler ile donatılmış bir kent bütünlüğü anlamına gelmemeli…
Cazibe merkezleri; yaşam merkezleri demek… Doğal doku ile barışık sosyal projeler demek…
Tarihi dokunun kente sinerji katması demek…
Cazibe merkezleri yaratılamamış bir Antalya; turizmde uzun soluklu büyük hedefl eri yakalayabilir mi? Bu soruya evet demek mümkün değil…
Bu yazı toplam 992 defa okunmuştur.