Bugün 09 Kasım 2025 Pazar
  • Antalya16 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5429.936
    %0.00
  • Dolar
    42.2029
    %0.00
  • Euro
    48.8609
    %0.00

ALİ YILDIZ / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
ALİ YILDIZ / KONUK YAZAR

SAKA DESTANI

09 Kasım 2025 Pazar 09:57
Türklerin destanları diğer milletlere göre tek tiplikten ve bütünlükten uzaktır. Yani Türklerin bir tek destanı yoktur birçok destanı vardır. Bunun sebepleri var.
1- Öncelikle yaşanmış zamanlar sorunu.
Milletler dünyasında uzun asırlar yaşayan bir milletin destanî anlatımlarında zamana göre değişimler olacaktır.
2- Din Sorunu.
Din insanın varlığı ile birlikte anılan bir kavramdır. İnsanın hep bir inancı, dini olagelmiştir. Türklerin millet hayatında değiştirdiği dinlere göre destanî anlatım ve algılarda değişim gösteren destan çeşidini ortaya çıkarmıştır. Milletin yaşadığı zaman ve hayat ile alakası olmayan bir peygamber veya din ulusunun olmadık bir yerde destanın içine dahil olduğu görülebilmektedir.
3- Coğrafya sorunu.
Türkler bazı milletler gibi(Yunan, Mısır, Çin) tek bir coğrafyada ömür sürmediler. Denilebilir ki bilinen dünyada Türklerin ayak basmadıkları yer yoktur. On binlerce kilometreden söz edilebilecek yaygınlıkta bir yaşam alanına ilişmiş Türklerin destanları da coğrafyanın imkân ve sınırlarına göre değişiklikler göstermesine vesile olmaktadır. En temel alınan destan Oğuz Kağan Destanı olmakla beraber, onun dışında veya onun türevleri olarak ortaya çıkan Türklerin bir boyuna veya bir kavmine ait küçüklü büyüklü onlarca Türk Destanı vardır.
Yukarıdakilerden başka sebepler de var veya eklenebilir ancak biz bu saydıklarımızın ışığında SAKA DESTANI üzerinde duralım.
Sakalardan öncesi bize karanlıktır. Sakalar ile başlamak ise tartışmalı.
Tarihi bilgilerin çok yetersiz olduğu efsanelerin egemen olduğu çağların arasında sıkışıp kalmış bir Saka Destanı hikâyemiz var. Fakat bu da yukarıdaki çekiştirmelerden kendisini kurtarmış değil.
Bazı anlatıcılar Saka Destanını İskender’in Asya seferine bağlıyor. Bağlayabilir elbette ama alt yapısı yeter mi? İskender’in Asya seferi daha dün gibi.
Bazıları (Firdevsi gibi) İran topraklarında önce Perslerin ortaya çıkışı sonra Fars hâkimiyet çağına doğru çekiyor. Bu da olur.
Pagan inancını yaşayanların sesi çıkmadığı için onların fikrini bilmiyoruz. Semavi dinleri yaşayanlar için İran Destanlarındaki figürlerin İslamlaştırılmasından tutun da o pagan figürlerin kutsallaştırılmasına kadar her şey var anlatımlarda. Firdevsi de Gazneli Mahmut’tan para koparmak için bazı figürleri İslamileştirmiş ama dediğimiz gibi ne çağa ne coğrafyaya ne de dine uyuyor rivayetler.
Bir bakıma Firdevsi İran Destanının ırzına geçmiş.
Bu her millette olur. Yunanlılar daha çok yaptılar hele İskit Destanlarının ve tarihinin başına gelenlere ne demeli?
Destan Edebiyatımıza Türkmen kelimesini açıklayan Kaşgarlı Mahmut vasıtası ile giren bir saka(şu) destanımız vardır. Destana Göre:
Zülkarneyn adındaki destan kahramanı Semerkand’ı geçip de Türk ülkesine yöneldiği vakit, Türklerin Şu kavminin çok kuvvetli bir ordusu bulunan Şu adında genç bir hakanı vardı. Bu genç Hakan şimdiki Balasagun şehri yakınlarında Şu kalesini açmış ve bir saray yaptırmıştı. Her yıl Balasagun sarayının önlerinde üç yüz altmış dört gün nöbet vurulurdu. Daha o zamanlarda İsficab, Balasagun, Taraz şehirleri kurulmamıştı. Onların hepsi sonradan kurulmuştur. Oraların halkı göçebe idi. Hakanın sarayı önünde gümüşten bir havuzu vardı. İçinde kazlar ördekler yüzerdi.
Tehlike anlarında boy Beyleri ne yapalım savaşalım mı diye sorunca Hakan eğer:
-Şu ördeklere kazlara bakın ne kadar da rahat dalıp yüzüyorlar derse orada bulunanlar anlardı ki Hükümdar savaşa hazır değildir.
Hakan Şu Hokand ırmağının geçiş yerlerine karakollar kurdurup gelip geçenden haber alırdı. Hokand Irmağının geçitlerine kırk Tarhanı gözcü göndermişti. Bundan askerin haberi yoktu. Hakan bu bakımdan içi rahattı.
Gözcüler, Hakan Şu’ya Zülkarneyn’in ırmağı geçtiğini ve yaklaştığını haber verdiler.
Beğler sordu:
-Emriniz nedir savaşalım mı?
Hakan hemen davullar çaldırarak doğuya doğru at sürer, binek bulabilenler at sırtında Hakanın arkasından koşarlar. Sabah Ordugâh düz bir ova halini alır. Hakan ordusu ile Zülkarneyn önünden sıvışıp gittikten sonra geriye 22 kişi kalmış. Bu yirmi iki kişi Zülkarneyn’den kaçamamışlar oldukları yerde kalmışlar. Yanlarına iki kişi daha çıkagelmiş. Bunlar da kaçamayanlardan, Şu ordusunun peşinden onarlın gittiği yere doğru gitmek niyetindeymiş. Şu ordusu Çin’e doğru çekip gitmiş. Orada yerleşip kalmışlar. Kaçamayanlar aralarında konuşuyorlarmış, bu iki kişi “Zülkarneyn denilen adam gelip geçicidir biz yerimizde sabit duralım bir süre sonra tehlike geçer biz de burada kalır düzen kurarız” demişler. Bunun üzerine orada kalmışlar önceki yirmi ikiler bunlara KAL-AÇ demiş. Bu boyların aslı budur. Hepsi yirmi dörttür ama bazen Kalaçlar bunlardan ayrılırsa Oğuz sayılmaz. Asıl olan Budur:
Hakan Şu Çin’e doğru çekilip gitmiş, Zülkarneyn onun arkasına düşmüş. Uygurlara yakın yerde Hakan Şu, Zülkarnenyn'e karşı bir bölük asker gönderir. Zülkarnenyn de ona karşı asker gönderir. Altun Kan denilen bir yerde iki ordu çarpışır. Bu gün Altın Han denir (Muhtemelen Altay).Bunun üzerine Zülkarneyn Şu hakan ile barıştı. Uygur şehirlerini kurdu. Bir müddet oralarda oturdu. Zülkarneyn çekilip gittikten sonra Şu Hakan geri geldi Balasagun’a kadar ilerledi. Kendi adını vererek Şu adında şehir kurdu. Oraya bir tılsım koydurdu Leylekler buraya kadar gelir ve orayı geçmezler. Bu tılsım bugüne kadar bozulmamıştır.
Destan burada bitiyor.
Çok ilginç değil mi doğa ile iç içe yaşamak ve doğayı tanımak budur.
Biraz açıklama yapıp Destanı dillendirelim. Destandaki Şu hükümdarından ve Çin’i kuran Şu kavminden Ord. Prof. Zeki Velidi Togan söz etmiştir.
Şu kavmi en eski kavim. Adları Su, Sı, Çu, imlaları ile farklı şekillerde yazılıp okunsa da bu kavim en eski Türk kavmi olan Sakalardır. Öyle görülüyor ki bu Türk kavmine batı taraftan gelen bir güç saldırmış ve onu doğuya kaçırmıştır. Bu doğu Altaylar mı Uygur mu net değil. Saldıran güç de net değil. Tarihi olaylara göre bazı yakıştırmalar yapılsa da kronoloji sorunu çözülmüyor. Ama bir kaçış var, buna Z.V.Togan da dikkat çeker.
Zülkarneyn konusu da dini yorumlara boğulmuştur. Müslüman Yorumcular Puta tapan İskender’i pek severler onu yere göğe sığdıramaz ve peygamber olduğunu bile söylerler. Çocuklarına İskender adı verirler de Oğuz Kağan adı vereni kafir ilan ederler. Güya Zülkarneyn dedikleri de odur. Ama tek Tanrıya inanan Oğuz Kağan’ı putperest ilan etmekten utanmazlar. Ama tarihi kronoloji tutmuyor. Çünkü Şu kavminin Çin’in kuzey taraflarında görülmeye başlaması en az MÖ. 2500 yıllarında olduğu halde, tarihi bir şahsiyet olan Makedonyalı İskender’in Asya seferi bundan 2000 sene sonra MÖ. 323 yıllarında vuku bulmuştur. Elbette efsane ve destanlarda tarih aranmaz. Ama aradaki 2000 sene de görmezden gelinmez. Biz burada gerek batılı, gerekse Müslüman yorumcuların ne kadar ölçüsüz attıklarını ortaya koymak istedik.
Destanda geri geldi dediğine göre “Şu” kavmi iki yerde devlet kurmuş. Birincisi Çin’de. İkincisi de Balasagun’da. Biz Balasagun’un kurulduğu bölgede Kara Balgasun’u gördük. Tanrı Dağlarının Güney kolu dirseğinde Issık Göl’e yakın bir şehir. Burada bir husus daha dikkatimizden kaçmamalı. Taraz Balasagun İsficab şahirleri yokken hu destandan bahsediliyor. Bu şehirlerin binlerce yıllık alt yapısına bakarak destanın yaşı hakkında kanaat sahibi olabiliriz. Çu nehri vadisinde kurulu küçüklü büyüklü kasaba-şehirler ve Tanrı Dağlarının bereketi bu topraklara ayrı bir değer katmıştır.
Şu Destanından anladığımız şudur ki Türklerin en eski Devletini kuran da Sakalardır.
 
 
 
 
 
 
Bu yazı toplam 132 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim