‘’Doğduğun yere değil; doyduğun yere bak’’ diye bir bir ifade var. Bu yaklaşım; yaşadığımız yerin hangi şartta olursa olsun kendi açımızdan önemine vurgu yapıyor.
Antalya ciddi göç alan bir şehir.
Turizm ve tarım kimliğiyle her yıl Burdur nüfusu kadar nüfus artışına maruz kalıyor.
O yüzdendir iki kişi karşılaştığında; ‘’Memleket neresi?’’ diye sormaları…
Peki yaşadığımız şehre mevcut sorunlarının çözümü noktasında ne kadar katkı koyuyoruz?
Ya da kentlilik bilinci ‘’yeterli mi?’’
İşte tam da bu noktada hızla metropolleşen Antalya’da yaşanan olumsuzluklara “seyirci” kalmanın kent kültürüyle bağdaşmadığını söylemek gerek.
Uzun yıllar Antalya’da yaşayıp da bu şehri sıcağından, trafiğinden, sosyal ilişkilerden, komşuluk durumundan, ve hatta çok katlı yapılaşmadan dolayı yerden yere vuran insanları anlamakta zorluk çekiyorum.
Hatta hiç anlayamıyorum!
Üzülmenin ötesinde bir anlam veremiyorum.
İnsanın doğduğu yer kendisi açısından elbette önemli.
Ancak… Ya doyduğu yer?
Bunun hiç önemi yok mu?
Milyonlarca yerli ve yabancı turistin uzak coğrafyalardan adeta koşarak geldiği bu müstesna şehre sahip çıkmalı, daha güzel olması noktasında katkı koymalıyız.
Antalya’nın elbette ki kendine özgü sorunları var.
Başta ulaşım ve çarpık yapılaşma olmak üzere kronikleşen sıkıntıları var.
Doğanın “bilinçsizce” yok edilişi var.!
Plansız bir şehir olmaya doğru yelken açan Antalya tüm sorunlarına karşın yine de cazibeli bir kent.
Şurası bir gerçek ki; Antalya’da yaşamak; gerçekten büyük bir ayrıcalık… Bu kentin doğası, güneşi, iklimi, denizi, tarihi ve kültürel değerleri başlı başına Antalya’yı çok özgün bir şehir yapmaya yetiyor.
Bununla birlikte, her zaman dile getirdiğim gibi bugün kronikleşmiş sorunların çözümü noktasında tüm yükü yerel belediyelere atmak çok yanlış…
Kent vizyonunu, gelecek yıllara göre proğramlanmasını, o şehrin tüm dinamikleri şekillendirmeli.
Antalya’yı tüm kurum ve kuruluşlarla, seçtiğimiz yerel yöneticilerle, vatandaşlarla birlikte gelecek yıllara taşımalıyız.
Bu da kentlilik bilinciyle mümkün…
Sorunun değil, çözümün bir parçası olmakla mümkün!
Bu yazı toplam 1045 defa okunmuştur.