Bugün 29 Eylül 2025 Pazartesi
  • Antalya23 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5035.719
    %0.14
  • Dolar
    41.5573
    %-0.02
  • Euro
    48.6633
    %0.06

GAZANFER ERYÜKSEL / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
GAZANFER ERYÜKSEL / KONUK YAZAR

T CETVELLE ÇİZİLEN EĞRİ

26 Temmuz 2025 Cumartesi 22:53

 I
Bir şeyi anlamak, hissettirmek istiyorsanız elbet, onu yeniden inşa etmelisiniz. Bu yolculuğun yordamlarından biri de sanattır. Diğer ikisi bilimle, felsefe… Sanatın yordamı ise okumaktır. Buradaki “okuma” eylemi salt kitap değil, doğayı ve kâinatı da içerir. Okuma eyleminin ise takıntı, önyargı ve kalıplardan arınarak yapılması sürecin eşiğidir. İtaatsiz vakitlere geçiş anı.

Albert Manguel, yeniyetme çağında Borges’i anlamak ne kelime keşfetmeden daha ona kitaplar okuyan bir gezgindir. Daha sonra tanındığı bir ülkeye, Türkiye’ye, gelerek Ahmet Hamdi Tanpınar’ın izini sürecek ve kendi Beş Şehrini yazacaktır. 
“Edebiyat (sanat G.E.) bize her seferinde unuttuğumuz şeyleri hatırlatmak için var” diyecektir A. Manguel.

“Kimliğin tanımı toplumdan gelir; doğduğumuz andan itibaren o kimlikle damgalanırsınız.” …”(Okurken) kim olduğumu öğreniyorum. Bu benim dünyayla ilişki biçimim.” …”Borges bana edebiyatın tek eşli olmamızı gerektirmeyen bir aşk deneyimi olduğunu öğretti. Tam tersi, edebiyat sizi çok eşliliğe teşvik eder.”

Sohbetlerde tek tip beslenmenin, sanatta da sağlığa zararlı olduğunu söyler ve eklerim, akraba evliliği genetik yapıyı bozar.

 II
Yol, yolculuk dendi mi gündelik anlamıyla hep bir yerlere gitmek, gezip tozmak gelir akla. 
Bir de zaman-mekân tanımayan yolculuklar vardır. Bir kitap, bir müzik, bir resim, bir fotoğraf, bir seramik, bir vitray, bir yontu, bir film alır götürür sizi çağrışım kuşlarını kanatlarında. Okuduğunuz metnin satır aralarından geçip gidersiniz. Zahiren orada görünseniz de her yerdesinizdir artık. 

Bu durumun bir de ters köşesi vardır, sanatçının üretim sürecinde yaşadığı. Bir kitap okurken bir sözcük veya bir tümce çağrışımıyla alır götürür sizi. Bu bir film karesi de olabilir. Geceleri genelde geç yatarım. O gece saat 3.5-4.00 sularında uyandım. Uykumu almış gibi dincim. Kendime de kızmadım değil, ne var bu saatte uyanacak diye. Keçi boynuzlu Türk kahvesi yaptım bir güzel. Televizyonu da açmış olabiliri. Not defterimle kalem her daim sehpanın üzerinde hazır durur zaten. Neyin çağrışımıyla bilemem şiir notları almaya başladım. Yazdım da yazdım. Bir yorgunluk çöktü ki üzerime, çekyata uzandım, başımı yastığa koyar koymaz dalmışım. Ki genelde zor uyuyan biriyimdir. 10.30 sularında uyandım. Kahvaltı sonrası yine bir kahve içtim. Öğleyi geçe şiir notlarını hatırladım. Deftere baktım ki beş şiir var ve beşi de ayrı mekân ve zamanları anlatıyor. Üzerime apansız çöken yorgunluğun sebebini anladım böylece. Yol ve yolculuğun getirdiği yorgunluk, dedim kendi kendime. 

Epey sonra yayıncıma şiir dosyasını gönderdim. Önder sordu “Abi aynı günde beş şiir yazmışsın.” 
“Evet”, dedim, “Sana söylemeyi unutmuşum, şiirlerin altındaki tarihleri siler misin lütfen?"   

 III
Kesin olan şey, onların bizi gördüğüydü, biz onları göremesek de. Şiir buydu işte… T cetvelle çizilen eğri, ışıkta buluştuğumuz. Durgun akması ırmağın göğe çıkmasındandı. Sağanak yağmurun önde gideni. Pîşrev… Peşrev dediğimiz saz eseri, fasla başlarken yol gösteren bestelere… 
An, mekân ve zamandı, yazdıran kendini, gündeki geleceği. Yağmurdaki ışıktı, bulutun imbiğinden geçen o sevgi huzmesi.

Bu yazı toplam 802 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim