Bugün 24 Aralık 2025 Çarşamba
  • Antalya10 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    6169.166
    %-0.25
  • Dolar
    42.8264
    %0.02
  • Euro
    50.5322
    %0.10

MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

TÜRK GÜNEŞ KÜLTÜNÜN SÜREKLİLİĞİ

24 Aralık 2025 Çarşamba 21:44

 

Özet

Bu makale, güneş ve gök merkezli kozmik zaman anlayışının Türkistan bozkırlarında şekillenen Turanî mitolojik zemininden başlayarak İran, Anadolu ve Roma dünyasında geçirdiği dönüşümü incelemektedir. Türklerin 12 Hayvanlı Takvimi bağlamında 21 Aralık kış gündönümünün Yel Ana–Ayaz Ata figürleriyle ifade edilen kozmik eşik niteliği ele alınmakta; bu eşikten sonra gelen 25 Aralık tarihinin Mitraizm, Sol Invictus ve nihayetinde Hristiyanlıkta İsa’nın doğumu sembolüyle nasıl ilişkilendirildiği ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmada Saka kavramı, etnik bir indirgeme olarak değil, Türk/Turanî kozmolojinin tarihsel taşıyıcısı olarak değerlendirilmiştir.

Türk Kozmolojisinde Gök, Güneş ve Zaman Anlayışı

Türk mitolojik düşüncesinde gök, kutsalın yalnızca mekânı değildir; varlığın düzenini belirleyen kozmik ilkedir. Güneş ise bu düzenin görünür ve ölçülebilir tezahürüdür. Bu nedenle güneş, hiçbir zaman tapınılan bir nesne olmamış; kut, düzen ve sürekliliğin işareti olarak algılanmıştır.

Bahaeddin Ögel, Türk mitolojisinde zamanın doğrusal değil döngüsel olarak kavrandığını; bu anlayışın 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nde somutlaştığını ve takvimin güneşin yıllık hareketlerine bağlı olarak yılın kırılma noktalarını kutsal eşikler şeklinde belirlediğini ortaya koymuştur [1]. Kazım Mirşan ise bu döngüsel zaman anlayışını yalnızca mitolojik ve kültürel bir tasavvur olarak değil, erken dönem Türk topluluklarının gök cisimlerinin hareketlerine dayalı kozmik ve astronomik bir zaman ölçüm sistemi geliştirmiş olmalarının sonucu olarak değerlendirmiştir [2]. Mirşan’a göre 12 Hayvanlı Takvim, güneş ve ay devinimlerini esas alan; ekinoks ve gündönümlerini kozmik düzenin yeniden kurulduğu eşik zamanlar olarak işaretleyen bütünlüklü bir olgudur [2]. Bu iki yaklaşım birlikte değerlendirildiğinde, Türklerde zaman anlayışının hem mitolojik sembolizmle ifade edilen kültürel sürekliliğe hem de göksel ritimlere dayanan kozmik bir ölçüm bilincine sahip olduğu; dolayısıyla 12 Hayvanlı Takvimin, folklorik bir döngüden ziyade, güneş merkezli kozmik zaman tasavvurunun tarihsel bir yansıması olduğu anlaşılmaktadır [1][2].

21 Aralık: Kozmik Eşik

21 Aralık, güneşin gökyüzündeki hareketinde en zayıf konuma indiği, gecenin en uzun olduğu gündür. Türk kozmolojisinde bu tarih bir “son” değil, yeniden doğuş ve dirilişin eşiğidir [1]. Türklerde bu eşik, mitolojik figürlerle anlatılmıştır: Yel Ana ve Ayaz Ata anlatıları bu bağlamda okunabilir.

Yel Ana; hareket, nefes, yeniden doğuş arzusu ve dönüşüm ilkesidir. Güneşi yeniden harekete geçiren kozmik devinimi temsil eder. Ayaz Ata ile birlikte 21 Aralık’ta yaşanan kozmik durma ve ardından gelen yeniden başlama sürecini sembolize eder [3][4]. Doğada hareket hâlinde olan Türk milleti, ilk kozmik hareketi fark eden millet olmalıdır. Hareketi fark etme, felsefe ve bilimin odak noktasıdır.

Ayaz Ata; soğuk, donukluk ve sınavı temsil eder. Eski yılın kapanışını, güneşin güçten düştüğü zamanı simgeler. Ancak bu figür yok edici değil; arındırıcı ve hazırlayıcıdır [3][4]. Yeniden varoluşa ulaşmak, yani Nevruz’a ulaşmak için toylar yapılır; özel yemekler pişirilip paylaşılırdı. Ben hatırlarım: O günde anam özel olarak karabaş yemeği yapardı.

Bu ikili yapı, tanrısal bir panteondan ziyade Türklerde kozmik fonksiyonların mitolojik anlatımıdır [1][3].

Turanî Güneş Sembolizmi

Saka toplulukları Batı literatüründe sıklıkla dar etnik kategorilerle tanımlanır. Bu makalede ise Sakalar, Türk/Turanî mitolojik sürekliliğin taşıyıcısı olarak ele alınmaktadır.

Saka sanatında görülen güneş kursları, altın ışık motifleri ve hayvan üslubu; gök merkezli inanç sisteminin Turanî birimleridir [1]. Sergey Ivanovich Rudenko’nun İskit (Saka) kurgan buluntularına dayalı çözümlemeleri, bu döngüsel zaman bilincinin maddî kültürdeki karşılığını göstermektedir. Rudenko, altın kullanımını güneş ışığı ve kozmik parlaklıkla ilişkili bir sembolizm olarak değerlendirir; hayvan üslubundaki ışık vurgusunun gök merkezli bir kozmolojinin ifadesi olduğunu belirtir [5]. Bu bağlamda Saka kültürünün göksel bilinci okuma ve anlamlandırma açısından geniş bir kültürel taşıyıcılık işlevi üstlendiği görülmektedir.

Kazım Mirşan’ın yaklaşımı, bu tabloyu Türklerin erken dönemlerde güneş ve ay devinimlerini esas alan kozmik bir zaman ölçüm sistemi geliştirmiş olmaları teziyle tamamlar [2]. Bu üç yaklaşım birlikte değerlendirildiğinde, Turanî dünyada zamanın hem mitolojik sembolizmle ifade edilen kültürel sürekliliğe hem de göksel ritimlere dayanan kozmik bir ölçüm bilincine sahip olduğu anlaşılmaktadır [1][2][5].

Bu sembolik düşünce yapısı İran’a, Hindistan’a ve Anadolu’ya taşınmış; farklı adlarla ama benzer kozmik anlamla yaşamaya devam etmiştir.

Türk Güneş Mitinin İran’a Etkisi

Bu güneş sembolizmi İran coğrafyasında Mitra kavrayışı etrafında yeni bir yorum kazanmıştır. Mitra, yalnızca bir güneş figürü değil; antlaşmanın, doğruluğun ve kozmik düzenin koruyucusu gibi algılanmıştır [6][7]. Bu özellikler, bozkır hukuk ve töre anlayışıyla doğrudan örtüşür.

Mitra’nın ışıkla özdeşleştirilmesi, güneşin ahlâkî bir ilkeye dönüştürülmesidir. Burada güneş artık yalnızca bir doğa olayı değil; düzen kurucu bir semboldür [7].

Roma’da 25 Aralık’ın Önemi

Roma İmparatorluğu’nda Mitra kültü, özellikle askerî çevrelerde yaygınlaşmış; daha geniş bir güneş sembolizmi içerisinde Sol Invictus (Yenilmez Güneş) kavramıyla da ilişkilendirilmiştir [7][8][11]. Bu çerçevede 25 Aralık’ın, kış dönencesi çevresindeki sembolik takvimleşme tartışmaları bakımından dikkat çekici bir yer tuttuğu görülür [8][9].

Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: 25 Aralık, astronomik bir zorunluluktan çok, 21 Aralık’ta başlayan kozmik dönüşümün sembolik ilan tarihi olarak okunabilir [8][9].

25 Aralık ve Hristiyanlık: Sembolün Teolojik Dönüşümü

Hristiyanlığın erken döneminde İsa’nın doğum tarihi konusunda kesin bir tarih bulunmamaktadır. 4. yüzyılda, Roma dünyasında yerleşik takvim ve sembol düzeniyle uyum arayışı içinde İsa’nın doğumunun 25 Aralık tarihine yerleştirilmesi, araştırmalarda tartışılan bir süreçtir [9][10][11].

Bu bağlamda İsa, Mitra’nın birebir kopyası değildir; ancak benzer bir kozmik sembol sisteminin yeni bir teolojik dile tercümesi olarak yorumlanabilir. Güneşin karanlığa galip gelişi, bu kez “kurtarıcının doğumu” anlatısıyla ifade edilmiştir [11].

Bu tartışmanın mitoloji–din ilişkisi bakımından doğurduğu sonuçlar, benim Mitolojiden Felsefeye adlı çalışmasındaki değerlendirmelerle de ilişkilidir [12].

21 Aralık – 25 Aralık – Yeni Yıl Zinciri

Bu üçlü yapı, tek bir kozmik zaman bilincinin farklı aşamaları olarak okunabilir:

1. 21 Aralık: Güneşin durduğu eşiktir; ölüm ve dirilişin sınırıdır.

2. 25 Aralık: Güneşin yeniden doğuşunun ilanıdır.

3. Yeni yıl: Döngünün tamamlanması ve düzenin sürmesidir.

Türk kozmolojisinde bu bilinç, takvim ve mitoloji yoluyla korunmuş; diğer kültürlerde farklı adlarla yaşamıştır [1][3][9].

Sonuç

21 Aralık’tan 25 Aralık’a uzanan çizgi, belirli bir dinin icadı değil; güneşi merkeze alan kadim bir kozmik zaman bilincinin tarihsel sürekliliği olarak değerlendirilebilir [1][8][9]. Bu bilinç Türkistan bozkırlarında takvimleşmiş, İran’da ahlâkileşmiş, Roma’da siyasallaşmış ve Hristiyanlıkta teolojik bir forma bürünmüştür [6][7][8][9][11]. Değişen adlar ve anlatılar olmuştur; ancak güneşin kozmik anlamı ve gerçekliği değişmemiştir.

Kaynaklar

[1] Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt I, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2014, s. 211–218.

[2] Kazım Mirşan, Türklerin Gizli Tarihi, (baskı bilgisi sizdeki nüshaya göre), ilgili bölüm(ler), s.82.89

[3] Bahattin Özel, Türk Kültüründe Kış ve Yıl Döngüsü, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2007, s. 54–61.

[4] Abdülkadir İnan, Eski Türk Dini Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995, s. 89–92.

[5] S. I. Rudenko, The Scythian Culture, (baskı/yayınevi sizdeki nüshaya göre), 1970, s. 173–180.

[6] Mary Boyce, Zoroastrians: Their Religious Beliefs and Practices, London/New York: Routledge, 2001, s. 68–72.

[7] Franz Cumont, The Mysteries of Mithra, New York: Dover Publications, 1956, s. 152–160.

[8] Steven E. Hijmans, “Sol Invictus, the Winter Solstice, and the Origins of Christmas”, Mouseion, Series III, 3(3) (2003), s. 377–398.

[9] C. P. E. Nothaft, “The Origins of the Christmas Date: Some Recent Trends in Historical Research”, Church History, 81(4) (Aralık 2012), s. 903–911.

[10] Thomas J. Talley, “Constantine and Christmas”, Studia Liturgica, 17 (1987), s. 191–197.

[11] Martin Wallraff, Christus verus sol: Sonnenverehrung und Christentum in der Spätantike, Münster: Aschendorff, 2001, s. 174–195.

[12] Muharrem Yellice, Mitolojiden Felsefeye,Kaynak yayınları

Bu yazı toplam 182 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim