Bugün 28 Ekim 2025 Salı
  • Antalya16 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5372.815
    %-0.11
  • Dolar
    41.9508
    %0.10
  • Euro
    48.8522
    %-0.09

MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR

TÜRK KİMLİĞİ BAŞKA KÜLTÜRLER İÇİNDE NİÇİN ERİDİ?

27 Ekim 2025 Pazartesi 22:36

 Göktürk’ten Selçuklu-Osmanlı’ya: töre, yazı ve “üst-dil”in kimlik üzerindeki etkisi

Tonyukuk’un ‘Türk budun’u taşlara yazdırdığı bir çağdan, Selçuklu-Osmanlı üst katmanında ‘Türk’ adının geri çekildiği bir çağa nasıl geldik?  Bu soru benim Ahilik yazım üzerine Levent Ağaoğlu'ndan geldi.

Bana göre  cevap, üç eksende gizli:1- siyasal üstünlük (kılıç), 2- kurum cazibesi (medrese, şehir), 3- üst-dil hegemonyası (Arapça/Farsça).

 1) Göktürkler'de ad ve töre Türk'e göreydi. ‘Türk budun’un kamusal dili Türkçe'ydi.

Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtları, devleti ‘töre’ ve ‘budun’ sözleşmesi üzerinde tanımlar; ad, açıkça ‘Türk’tür.  Millet, Türk Milleti'dir. Gök çökmezse yer delinmezse  ve töreden ayrılmazsa devlet ilelebet yaşayaçaktır. Merkezî gaye hanedanın değil, budunun bekasıdır. Selçuklu ve Osmanlı çağlarında hanedanın bekası yüceltilmiş ve korunmuştur. Vatandaşa değer verilen bir siyaset güdülmemiştir.

2) Çözülme ve yeni yönelim: Uygur dinleşmesi, Karahanlı İslâmlaşması

Kağanlığın çözülmesiyle otorite parçalanır; Uygurlar Maniheizm’e, Karluk–Karahanlı hattı İslâm’a yönelir. İslâmlaşma, çoğu kez Horasan–Mâverâünnehir havzasında Farsça eğitim-bürokrasi aracılığıyla ilerler; ‘Arap kılıcı’ kadar ‘İranî Medrese’nin cazibesi belirleyici hale gelmiş, Türk ruhu medrese kalıbı içinde erimiştir..

3) Kılıç + medrese + kalem: Üst-dilin kimlikte yarattığı kırılma

Taberî’nin kroniği, erken fetihlerin siyasal düzenini anlatır; ardından yüksek kültürde Arapça, bürokrasi ve edebiyatta Farsça yerleşir.  Bernard Lewis’e göre meşruiyetin dili bu üst-dillerde kurulur; Selçuklu’da din-hukuk Arapça, divan dili Farsça, ordu ve sefer pratiği Türk geleneğiyle yürür.  Sonuç: Devlet aklı Türk kökenli elitçe taşınırken, kamusal ‘ad ve dil’ üst kata çıkamaz. Bürokrat, Türklüğü'nden utanır bir tavır içine girer.

 ‘Türk’ adının geri çekilişi: Selçuklu-Osmanlı üst katmanında imaj

Selçuklular kendini Rûm’daki hanedan, Osmanlılar ‘Osmanlı’ kimliğiyle tanımlar; ‘Türk’, çoğu metinde reayanın adı olur. Adnan Ötüken’in vurguladığı gibi, yazı ve okul dili değiştiğinde kimliği taşıyan kanallar da değişir.  Falih Rıfkı Atay’ın keskin cümlesi,‘Osmanlı askerinin yalnız elbisesi Osmanlı idi; içindeki ruh Türk değildi’. Üst-dil ile halk kimliği arasındaki yarılmayı görünür kılar.

 Neden ‘erime’ hissi? Dört temel neden

 Adlandırma: Meşruiyet dili Arapça (şer‘î) ve Farsça (divanî) kaldı; ‘Türk’ adı üst-katta zayıfladı. Nedim şiirde Fars şairlerini geçmekle öğündü.  İran zemine bir tuhfemiz olsun bu nev gazel dedi. Öğündü.

  Köktürk/Uygur yazısından Arap alfabesine geçiş, metin tabanlı Türk belleğinde  (hafızada) kopuş yarattı.

 Eğitim: Medrese müfredatı Türkçe'yi alt katmana iterken üst katmanı Arapça/Farsça ile kurdu.

 Sosyoloji: Uçlardaki Türkmen tabanı ile şehirli-saraylı blok arasındaki mesafe  erken çağlardaki Babaî hareketinden itibaren kalıcılaştı. Saray zümresi halkına yabancılaştı. Osmanlı'da Türk halkı tamamen saraydan dışlandı. Bürokraside Enderun mektebinden memur yetişti. Türk unsur reaileşti.

 ‘Tam erime’ mi, hiyerarşik sentez mi?

Ordu teşkilatı, uç sistemi, tımar ve gazâ ideolojisi Türk askerî geleneğiyle beslendi; Ahîlik ve tasavvuf yerli öğelerle melezleşti. Fakat bu sentez, ‘Türk’ adını üst kata taşımakta isteksiz kaldı. Sorun, ad ve dilin kamusal görünürlüğünde düğümlendi. Kamudan Türk uzaklaştırıldı. Cumhuriyete; Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye'nin Düzeni kitabında belirttiği gibi 40 bin yoksul köy kaldı.

 ‘Türk budun’un sessizleşmesi, zorla dayatılan bir tek şablonun değil; zorlayıcı siyaset ile kurum cazibesinin birlikte işleyişinin sonucudur. Bugün yapılması gereken, nefret üretmeden, tarihî gerçekliği inkâr etmeden, eğitim dili, yazı mirası ve edebiyat ,tarih konusunda ‘Türk’ adını yeniden üst-kata taşımak görevimiz olmalıdır. Bu temenni Cumhuriyetimizin temel gayesidir..

Ne mutlu Türküm Diyene.

Kaynakça (kısa ve odaklı)

1. Taberî, Târîhu’r-Rusul ve’l-Mulûk (çeşitli baskılar).

2. Bernard Lewis,  İslam ve Batı..

3. Zekeriya Kitapçı, Türklerin İslâmlaşması ve Horasan–Mâverâünnehir üzerine çalışmaları 4. Adnan Ötüken, Dil ve kültür politikası yazıları;

5. Orhun Yazıtları (Bilge Kağan, Tonyukuk), Türkçe çeviri ve tıpkıbasımlar.

6. Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı ve çankaya eserleri.

7 Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni..

Bu yazı toplam 185 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim