Bugün 13 Ağustos 2025 Çarşamba
  • Antalya28 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    4389.11
    %0.12
  • Dolar
    40.7416
    %0.06
  • Euro
    47.5735
    %0.22

Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

YENİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ

02 Ağustos 2025 Cumartesi 09:07

Bu adla bir kitap yayımlandığını ilk öğrendiğim gün gidip satın almıştım. Yazarı çok uzun yıllar CIA’da üst düzey görev yapmış, Türkçe’yi, Arapça’yı ve elbette İbranice’yi ana dili gibi konuşabilen ve CIA Ortadoğu Masasında uzun yıllar şef olarak görev yapan bir istihbaratçı, Graham Fuller. Kitabın lacivert kapağına çok anlamlı bir resim basılmış; solda Türklüğü sembolize eden hilâl ve hemen yanında ışıklar saçan bir cami minaresi. Kitap Ak Parti iktidarının ilk zamanlarında, yani 2000’lerin hemen başında yayımlandı. Dolayısıyla, Türkiye tarihinin yeni bir dönemi başlıyordu ve bu dönemin hangi parametreler üzerine inşâ edileceğini herkes gibi ben de merak ediyordum. İlk fırsatta gidip aldım.

Kitabı 2004 yılı içinde okuduğumu zannediyorum. Ve hatırladığım kadarıyla Osmanlı barışına vurgu, Kürt meselesi, bir “sivil toplum hareketi” olarak Fetullah Gülen Cemaati’ne övgü ve genel olarak Türkiyenin muhafazakar bir kadro eliyle modern bir ülkeye dönüşeceği ve bölgenin, yani Ortadoğu’nun, çok güçlü bir ülkesi haline geleceği yolunda analizler ve yorumlar.

Aslında Fuller pek de yeni bir şey söylemiyordu, çünkü bazı aydınların “Türkiye’nin İslamizasyonu” diye nitelendirdikleri bu proje, 1960’ların ortalarında ve bizzat Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst düzey kadrolarının, dönemin büyük sermaye patronlarının, devlet üst düzey bürokrasisinin ve elbette belli başlı siyasi kadroların birlikte aldıkları bir tarihi karardı. Proje elbette bize ait değildi, ama karar alma ve uygulama görevi elbette “bize” ait olacaktı. Sanki Anadolu bu zamana kadar hiç Müslüman olmamış gibi, bu tarihten itibaren Türkleri “müslümanlaştırma ve İslamlaştırma” noktasında onlarca yıl sürmesi planlanan tam bir seferberlik ilan edildi ve gereği yapıldı.  

Yani aslında G. Fuller, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diyerek, çok iyi bildiği ve belki de karar süreçlerine dahil olduğu bir hikayenin geldiği son aşamayı ilan ediyordu ve kitaptan da anlaşılacağı üzere, gelinen noktadan son derece hoşnut görünüyordu.

Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır, ben artık 1923’te kurulan Cumhuriyet düzeninin bittiğini ve bunun ilan edildiği tarihin de Mayıs 2023 seçimleri olduğunu düşünüyorum. Daha önce bitmişti, ama ilanı 2023’ün Mayıs ayıdır. O gün yapılacak seçimlerin tam da Cumhuriyetin 100. Yıldönümüne denk gelmiş olmasını tesadüf olarak görmedim, hep şüpheyle karşıladım ve yakın çevremde “herhalde bu millete 100.yılında Cumhuriyeti gömdürecekler” şeklinde laflar geveledim.

Özetle, artık hiçbir kuşku duymuyorum ve tekrar söylüyorum, 1923 Cumhuriyeti ömrünü tamamlamıştır. Çünkü o Cumhuriyetin aslında tek bir muradı vardı, Batılı standartlarda modernize edilmiş bir ulus-devlet inşâ etmek! Bütün farklı inançları, kültürleri, sosyal yapıları da, bu ulus-devlet şemsiyesi altında toplamak ve zaman içerisinde ortak bir sosyo-kültürel yapı ortaya koymak. Cumhuriyeti buran kadronun tek gayesi buydu.

Ve fakat, lakin, ancak, maalesef, bu yolculuk yarıda kaldı. Olmadı, olamadı. K. Marks’ın çok güzel bir sözü var, hep tekrarlıyorum, “tarihte bir olay olmuşsa, başka türlüsü olamadığı için olmuştur” diyor. Anadolu irfanı bunu şöyle formüle ediyor bin senedir; “her iş olacağına varır”. Belki de Marks bu tezini bizim Anadolu köylüsünden duymuş, yahut almıştır, kim bilir.

Netice itibariyle, başka türlüsü olamadığı için iş olacağına vardı ve bu günlere geldik. Şimdi asıl merak ettiğim ve cevabını bulmaya çalıştığım büyük sual şudur; peki kurulacak olan yeni Türkiye hangi parametreler üzerine veya hangi paradigma üzerine kurulacak? Elbette bu noktada bazı tahminlerim, yorumlarım var. Ancak hâlâ tam bir yanıt verebilmiş değilim.

Evet, çok dilli, çok kültürlü, sosyal yapıların, dini yapıların, mezhebi yapıların, etnik yapıların ve kavmî yapıların kendi adları ve kimlikleriyle öne çıktığı, daha kalabalık olanın daha güçlü olacağı bir dönem olacak bu “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”, bunu görebiliyorum. Ancak, bu kadar çok parçalı, çok kültürlü bir toprağı, Anadolu’yu, hangi büyük “tutkal” ile bir arada tutabileceğiz yeni süreçte, işte bunu göremiyorum. Meselâ “İslam” tek başına bu Anadolu mozaiğini bir arada tutabilir mi? Hiç sanmıyorum, çünkü tarihin sayfaları bu soruyu çoktan yanıtlamış durumda. Peki başka ne olabilir? Diyelim ki demokrasi! Ortadoğu’da modern bir demokrasi inşâ edilebilir mi? Cevaplamaya bile gerek duymuyorum.

Çok uzattım biliyorum, ama son bir şey söyleyeyim, yıllar yıllar sonra bu topraklarda yaşayan nesiller, ve en başta ulus-devleti “ırkçı, Türkçü veyahut din düşmanı” olarak nitelendirenlerin çocukları; bazı eksiklerine ve bazı hatalarına rağmen yine de 1923 Cumhuriyetini burunları sızlayarak ve gözleri dolarak hatırlayacaklar, bundan hiç kuşku duymuyorum.  

 

 

Bu yazı toplam 769 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim