Bugün 15 Aralık 2025 Pazartesi
  • Antalya10 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    5902.178
    %0.08
  • Dolar
    42.6861
    %0.00
  • Euro
    50.1507
    %0.00

BAHAR UYSAL HAMALOĞLU / KONUK YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
BAHAR UYSAL HAMALOĞLU / KONUK YAZAR

YÜREĞİN ALANINI HESAPLAYAMASAM DA

14 Aralık 2025 Pazar 19:37

 

 

 

Bir yüreğin alanı nasıl hesaplanır?

Matematikte iyi değilim.
Unutuyorum kaç taneydi,
yeni baştan başlıyorum saymaya
dallardaki yaprakları, gökteki yıldızları.

Çekirgeler ne kadar yükseğe
sıçrar, ölçemiyorum,
bulutların çevresinin formülünü
hesaplamayı da bilmiyorum.

Ne kadar kar yağdığını
ve ayrıca bir çimenin 
ne kadar kar tutabileceğinin 
hesabını bir türlü tutturamıyorum.

Denize gitmek için 
atacağım adımların
toplamasını yapamıyorum,
dönüş yolu için çıkarma işleminin
gerekip gerekmediğiniyse 
hep merak ediyorum. 

Tohum sayısını 
meyve sayısına böldüm
sonuç yeni bir orman 
ve bazı tohumlar arttı.

Güneşli günleri 
yağmurlu günlerle çarparsam,
yedi mevsimden fazlasını 
ve bir de birkaç hafta elde ederim.

Matematik kafamı karıştırıyor.
Dünyanın ölçüsünü almak 
ne kadar dokunaklı.
Ne kadar hesap yaparsan yap, 
bir şeyler asla toplanmıyor.

İki pencere bir manzara oluşturur mu? 
Dört duvar bir ev midir?
Biz santimetre miyiz, kilo mu, litre miyiz? 
bir sırrın ağırlığı ne kadar?
ya bir gülüşün eni boyu?

Peki, bir yüreğin alanı 
nasıl hesaplanır?

Azzurra D’Agostino
(Çeviri: Bahar Uysal Hamaloglu)

      Bir yüreğin alanı nasıl hesaplanır ben de şair gibi bilmiyorum ama çocukluğumdan aklımda kalan, yumruğum kadar olduğu. Yokuş çıkarken, yolda adımlarımı sıklaştırıp da nefes nefese kaldığımda, üzüldüğümde, kaygılandığımda göğüs kafesimdeki varlığını duyumsarım. Tellerin arasından geçmeyi başarabilse uçup ufukta izini kaybettirecek bir serçeymişcesine  kafesini yırtıp kaçmak ister. Sağlıklı olduğumuzda, koşullar olağanken aklımıza pek getirmediğimiz yüreğimiz  karşımıza sık sık çıkar oysa. Ya bir şiirde, öyküde, romanda bir sözcük ya sınıfta tahta sıramızda, bir ağaç gövdesinde bir şekil olarak karşımıza çıkar. Fiziksel anatomik çizim yerini stilize edilmiş, belirgin üst çıkıntıları ve sivri bir alt kısmı olan evrensel sembole çoktan bırakmıştır bile. Bazen bir kolyenin ucundadır, bazen bir bilezikten sallanır, halı ve kilimlerde sıraya dizilir, kanaviçe, yama işlerindense eksik olmaz. 

      Kış sıcaklığının -26C'ye kadar düşebildiği Alaska ve Kanada’nın buz tutmuş ormanlarında küçük ağaç kurbağaları doğanın en dikkat çekici hayatta kalma mücadelelerinden birini gerçekleştirir, donar. Donmamak için su altında kış uykusuna yatan diğer kurbağalardan farklı olarak bir yaprak yığının içine girerek soğuğun kontrolü ele geçirmesine izin verir. Kalpleri durur, nefes almayı bırakırlar. Buz organlarını kapladığında, karaciğer hücreleri glikoz depolar; bu şekerli antifrizse onları hayatta tutar. Oysa insanoğlunun, insankızının, sevgi, duygusallık, 
umut ve yaşamının sembolü olan kalp, göğüs kafesinde günde yüz bin, yılda otuz beş milyon kez atar. Hamileliğin beşinci haftasında embriyo daha birkaç milimetre iken bir boru şeklinde gelişir; merkezi sinir sistemi ile organ gelişiminde birinciliği paylaşır. Her atışta geniş bir damar ağına kan pompalayıp her hücreye oksijen ve temel besinleri taşırken karbondioksit ve atıkları da onlardan uzaklaştırır. Tek bir günde o kadar çok kan pompalar ki, kan vücutta yaklaşık 19.000 km yol kat eder; bu da dünya çapının iki katına denk düşen bir yolculuktur.

     Eduardo Galeano Kucaklaşmanın Kitabı’nda şöyle tanımlar miyokard enfarktüsünü: ‘’Göğsümün tam ortasına saplanan ölüm pençesi. Barselona'da iki hafta hastane yatağında yattım. Sonra, zavallı şey tamir edilemez hâle geldiği için, eski püskü Porky 1 adres defterimi gözden çıkardım ve neredeyse farkında olmadan, defter değiştirdim;  Porky 1' den bu yana geçen yılların bir özeti oldu Porky 2. İsimleri, adresleri ve telefon numaralarını yeni adres defterine düzgünce aktarırken, aynı zamanda hayatıma giren zamanların ve insanların karmaşasını da ayıklıyordum; sevinç ve kederlerin kasırgası, her zaman çok yoğundu ve bu, kalbimin ölü bölgesinde ölenler için uzun bir yas, kanımı tutuşturan ve hayatta kalan kalbimi daha da güçlendiren yaşayanlar için uzun, daha da uzun bir kutlamaydı. Ve bunda yanlış bir şey yoktu, bu kadar çok kullanımdan dolayı kalbimin kırılmasında garip bir şey yoktu.’’

   Kalp, sonuçlarını tartmadan seçimlerini yapan gizemli bir organ. Sürekli atması dışında hayatta kalmak için radikal biyolojik kararlar almıştır. Sürekli yenilenen diğer dokuların aksine, kalp genetik hataları en aza indirmek için hücre bölünmesinden yani mitozdan vazgeçmiştir. Bu yüzden enfarktüs sonrası hücre yenilenmesi olmayacağı için ölen hücrelerin yerini yara dokusu alır. Tümörlere karşı neredeyse bağışıklık kazanmıştır, ancak bunun karşılığında ödediği bir bedel vardır; hasar gördüğünde kendini tam olarak onaramaz. O, yenilenme yerine istikrarı seçmiştir çünkü… 

    Tek tuhaf şey bu da değil. Göğsümüzün içinde "ikinci bir beyin" taşırız: bilgiyi işleyen, tepki veren ve sinir sistemine sinyaller gönderen yaklaşık 40.000 nöron. Kalp, beynin kalbe gönderdiğinden daha fazla sinyali beyne gönderir. Bu sinyaller duyguları işlemeyi, bilişsel işlevi ve karar vermeyi etkiler. Bizim gibi düşünmeyebilir, ancak beynimizle iletişim kurarak duyguları, acıyı ve sakinliği düzenler. Bunları gördükçe ‘’Kalbin, aklın bilmediği sebepleri vardır... Gerçeği yalnızca akıl yoluyla değil, kalp yoluyla da biliriz.’’ diyen Blaise Pascal’a hak vermeyi gerektiriyor ikinci beynimiz.

     Kalp sadece bir kas değil. Elektriksel, özerk, güçlü bir motor görevi üstlenmiş olağanüstü bir organ, hayatta kalmamızı sağlamak için yorulmadan çalışır. Bir ömürlük kalp atış sayısı, bu küçük ama güçlü organın inanılmaz dayanıklılığının ve direncinin bir kanıtı. Ya kalbimiz kırıldığında...gerçekten kırılır kalp. Kişinin, eşini, sevgilisini ya da çok sevdiği bir yakınını kaybetmesi, uzun süreli bir ilişki sonrası ayrılık, boşanma veya aldatılma gibi ağır duygusal travmalar, derinden sarsan haberler alınması ve buna benzer durumlarda kalp kası fiziksel olarak deforme olur. Üzüntünün, anatomimizi yeniden şekillendirdiği ‘’kırık kalp sendromu’’ olarak da bilinen Takotsubo kardiyomiyopatisi, kalp kasında geçici işlev bozukluğuna neden olur. ‘’Bir kalbin yıllar içinde bilgeleşmesi için ne kadar sık kırılması gerek, bu ne kadar tuhaf .” diyen Sara Teasdale acaba daha önceden mi keşfetmişti Kırık Kalp Sendromunu?

    Bir yüreğin alanını hesaplayamasam da  kulağımda duyduğum atışı, bir kez daha ona minnettarlığımı içimden yinelememe neden oluyor. Yüreğimi bir ok yerine koyup doğru yere isabet etmesi için nişan almayı öğreniyorum. Aslında öğreten hayat! En iyi öğretmenim…

Bu yazı toplam 251 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim