Eyüp Koçak / Muhabir Türk

 Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığı'na vekaleten atanan Prof. Dr. Ahmet Ayhan ile çok güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.  Söyleşimizde iletişimin her alanına değindik.  Bu güzel röportajımızın ilk kısmını bugün gazetemizden okuyabilirsiniz. Röportajımız çok geniş konuları kapsadığı için, iki bölüm halinde yayınladık. İlk bölümde özellikle sosyal medya kullanımı ve medya okur yazarlığına değindik.  Sosyal medyanın alabildiğine orantısız kullanıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Aynı orantısızlık, günümüz medyasında da baş gösteren bir durum.  Sosyal medyayı öylesine pervasız kullanıyoruz ki; kim kimdir, kim bilgindir bunu anlamak mümkün değil.

Günümüzün sosyal medya kullananları üzerinde, bir üstün körü bir analiz yapılsa; eminim herkes profesör, felsefeci, şair, din bilgini  çıkar.  Dolayısıyla kontrolsüz kullanılan alan, bilgisiz bir toplumun elinde pervane gibi dönüp duruyor.  Sadece paylaşım açısından söylemiyorum. Paylaşılan içeriklerin altına yapılan yorumlar da değişiklik yok!

Günümüz sosyal medyasında yapılan paylaşımların büyük bir çoğunluğu siyasi içerikli.  Özellikle iktidar ve muhalif kanadının kıyasıya çarpıştığı, birbirini görmezden geldiği, birbirlerine hakareti normal saydığı bir durum söz konusu. Hal böyle olunca, yapılan siyasi içerikli paylaşımların altına yapılan yorumlar da, aynı sığlıkta kalıyor. Gerçek fikirlerini küfür etmeden paylaşanların sayısı, diğerlerine oranla daha az.

Sosyal medyayı  çapkınlık aracı kullananlar ise farklı bir dünyada.  Özellikle ahlaksız kişi ve kişilerin, sapkın düşünceleri sosyal medyada çok ciddi bir tehdit. Kadınlara yapılan tacizler bir yana; özellikle küçük yaştaki erkek ve kız çocukları, bu sapkın kişilerin ağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya.  Okuma oranının düşük olduğu bir toplumuz. Hal böyle olunca, teknolojik her yenilik, bazı konularda bize ters etki yapabiliyor.

İşte bu konuda Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığı'na vekaleten atanan Prof. Dr. Ahmet Ayhan'ın söyledikleri önemli. Özellikle medya okur yazarlığı dersinin, ortaokulda zorunlu olması gerektiğine ilişkin düşüncelerine yüzde yüz katılıyorum. Sosyal medyanın kontrolsüz kullanıldığı, kontrol altına alınmaya çalışıldığında da sansür tartışmalarına sebep olduğu bir gerçek.

Bu sorunun önüne ancak ve ancak medya okur yazarlığı dersi geçebilir diye düşünüyorum. Özellikle ortaöğretimde medya okur yazarlığı dersinin verilmesi, erkek ve kız çocuklarına yönelik tehditleri de ortadan kaldıracaktır. Çocukların akıllı telefon kullanımını düzene sokacak, sosyal medyayı doğru kullanmasının önünü açacaktır.  

Bu dersi özellikle iletişim fakültesi öğrencilerinin vermesi, ayrıca önemsenmesi gereken bir konu.  Bugün iletişim fakültesi öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu hayal kırıklığı yaşıyor.  Bir çoğu okuduğu alanın dışında iş yaparken, bir çoğu da sektörde çok az maaşla geçinmeye çalışıyor.  İşsiz kalan iletişim öğrencilerinin bunalıma sürüklendiği zamanlara da gazetelerin üçüncü sayfalarından aşinayız.  Türkiye'de özel ve devlet okullarında verilecek medya okur yazarlığı dersi,  Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversitelerin öncelikli konusu olmalı.  Bu konuda çok kapsamlı ve derin çalıştaylar düzenlenmeli ve bu çalışmalar siyasetten tamamen arındırılmış, bilime dayalı olmalı.