- IMKB
% - Altın
3374.893
%0 - Dolar
36.2355
%0 - Euro
37.9693
%0
- 15:48 - Tekirova’ya halı saha ve park projesi
- 12:38 - Alanya’da gençlerden sahil temizliği
- 11:23 - Kuraklık ve su krizine karşı çevre dostu çimler
- 10:58 - Antalya’da web tasarımı eğitimleri başlıyor
- 10:53 - Kepez Belediyesi’nden başarılı öğrencilere VIP sınıf
- 10:53 - Antalya’da 150 kilometre uzunluğundaki ana arter ve bulvarlarda temizlik yapılacak
- 10:28 - Manavgat Belediyespor, TVF Kadınlar 2. Lig final grubunda
- 09:58 - Öğrencilere ve vatandaşlara yangın eğitimi
- 17:43 - Antalya şubatta baharı yaşadı
- 17:16 - “Çiftçimiz destek ve pazar bekliyor”
- 16:46 - “Ülkeyi yönetmeye talibiz”
- 13:38 - “Sanal Ofis” avantajı ile paranız cebinizde kalsın
- 11:43 - 90 bin dönüm ovanın sahipleri hiç bu kadar kalabalık görülmedi
- 11:23 - Konuksever Mahallesi geri dönüşümde zirveyi bırakmıyor
- 11:08 - Büyükşehir’in Futbol Akademisi’nde bin 600 çocuk eğitim aldı
Muharrem Yellice





ŞEHİRLEŞME- 2
Türkiye Cumhuriyetindeki şehirleri şehir haline getiren yeni şehirler kurulmasına yol açan hükümetler yöneticiler değillerdir. Onların planlarına haykırı hareket eden halktır. Bu halkı candan yürekten sevmekten başka çare yoktur. Türkiye'de halkın dinamizmi yöneticileri şaşkına uğratacak bir gelişmeye yol açmıştır, bunu yöneticilerin görmesi lâzımdır. 1950’den bu yana , çevre merkezi zorlayan bir unsur olarak sosyal siyasi ve iktisadi bakımdan önemli rol oynamıştır.. 1930’larda yeni Türkiye’nin Başkenti Ankara için plan hazırlandı. Bu plana göre Ankara 20 yıl sonra , en fazla 150 bin nüfusa sahip olacaktır. Ankara için havaalanı olarak şimdiki "TANDOĞAN “ alanı ayrılmıştı. Büyüyen şehir gerçeği , bu hedeflerin yanlışlıklarına ortaya koydu. Nazım planlarda ileriye dönük sürdürülebilir. Vatandaş birey çıkarlarını dengeleyen uzun vadeli hesapları dikkate alan planlar hiçbir zaman yapılamadı. Türkiye'mizde son 75 yılda şehirleşme iğrenç bir sorumsuzlukla sürdürülmektedir.
Antalya’mızı düşünelim; mührü eline geçirenler 13 milyon yılda oluşan falezleri 4 milyon yılda oluşan verimli toprakları popülist çıkarları açısından yok etmişlerdir. Tabi ki mührü elinde bulunduranın en önemli dikkat edeceği şeyin “Birey” ve “Vatandaş” çıkarlarını dengeleme olmalıdır. Kaçak inşaat bireyin çıkarına vatandaşın aleyhinedir. Arabayı kaldırıma park etmek bireyin işine gelir, vatandaşın işine gelmez. Kamu yönetimi vatandaş hakkını korumak için bireyin hareketlerini sınırlamaktır. Bu amaçla birey hareketini kısıtlamak özgürlüğe saldırı değil, bilakis halkın çıkarını korumaktır. Belediye yöneticileri ve kamu yöneticileri buna dikkat etmelidir. Vatandaş hakkını ön plana alan planlamalar yapamazsak, düzenli ve çağdaş karakter taşıyan şehirler oluşturamayız. Vatandaş hakkı konunla belirlenmiştir. Kamu hakkı da kanunla belirlenmiştir. Bu dengeyi belediye meclisleri koruyacaktır. Bir süre ile sınırlı olan nazım imar planlarına mutlaka uyulmalıdır. 1996’da Ortadoğu teknik üniversitesi hoclarının kurduğu UTA. Şirketine Antalya şehir nazım planı ihale edildi. Plan yapıldı Parası halkın vergisi ile ödendi. Bu plana belediyeler uydu mu ne gezer!. Uygulamayacağınız plana halkın parasını niye ödersiniz. Deli Petro olarak bilinen Rus Çarı Petersburg’un planını 1718 de Fransız ve İtalyan plancılara yaptırdı Lena Nehri’inin altından metronun planlandığı o planı arkadan gelen tüm Çarlar ve Diktatörler uygulandı. Komünizm devrinde bile planın bir virgülü değişmedi. Antalya’da yapılan nazım imar planları plan tadilatlarıyla perişan edildi. Bu rezalet. Meclislerden plan tadilatı yetkisi alınmalıdır. Ve tadilat yapılmamalı nazım planlara uyulmalıdır. 1996 öncesi Antalya’nın Nazım imar planını yapan Zühtü Can, Masa Dağı Yamaçlarını ormanlandırılacak alan olarak planlamıştı ve o alanlar hazine idi, devletin sahibi olmayınca gecekondulaştı. Tapuları verilerek önce %50 emsal sonrada % 80 emsal verilerek yağmacı yapı mükafatlandırıldı. Zühtü Can’ın Şehir planlamasında Lara falezlerinin üzerinde konut izni yoktu. Okus pokus meclislerden geçip konut yapmak üzere planlandı. Bu kafa ile Dünya kendi Antalya lafı havada kalır ve çağdaş şehirleşme olamaz. Çağdaş şehirleri olamayan bir ülkenin de ileri ülkeler arasında yer alması düşünülemez.
Medeniyet, Atatürk'ümüzün deyimi ile "Muasır milletler seviyesine ulaşmaktır" kelimenin ikinci manası şehirleşmedir. Medine şehir demektir. Kent kelimesi de Türkçe değildir. Sogdca yani İran asıllıdır. Uygur Türklerinin göç destanında anlatılır. Uygurlar kuraklık yüzünden ülkelerini terk ettikleri zaman göç seslerinin durduğu yerde mekan kurarlar. Buraya “Beş Balıg” derler… Beş şehir kurarlar. Türkçe şehir “ Balıg” demektir… Kelime bu güne gelememiş ölmüştür.. Biz Türklerde zaten önemli şehirler kuramadık. Semerkant - Buhara-Belh Nişabur Sasani İmparatoru Erdeşir’in temelini attığı şehirlerdir. Göçebe kültür çadır ve keçe medeniyetini doğurdu. Bu medeniyet tarih denen zamana rapt edilemedi. Yaratılan zarif medeniyet savaşlarda göçlerde yok oldu. [1] Bu yaşayış biçimi dilimize de yansıdı. Şehr kelimesinin Türkçesi bile yok! Türkçe olmamasına rağmen ,Şehir kelimesi daha yumuşak, gelir bana... Kültür öğelerini beraberinde yaşatan bir sentez olarak algılarım. Eski İstanbul, Safranbolu ve Antalya kale içi evleri şehir görüntüsünde yumuşak yapılar; mimarın, planlayıcının olmadığı zamanlarda insanların birbirine saygılarının olduğu, saygı yüklü, yapılır. Hiçbir ev başka birinin önünü örtmez, manzarasına mani değildir. Bu insana saygıdır. İnsana saygı kültürüdür. İnsana saygı oturmuş tarihi şehirlerde gelişir.
“Kent” kavramı içinde, insanın doğasına aykırı tabiatı tahrip eden “Beton” yığınlarını algılıyorum… Koca koca binalara dolan cebi dolarlı köylü insanlar… Kültürsüz insanlar… Hiçbir şehirli özelliği olmayan yoz insanlarla dolu yığınları algılıyorum… Şehir, kültür birikimidir. Yüz yıllarca oluşan kültürün birikimi… Kültürel yapı ile şehirleşme olgusu at başı giderse şehirleşme olur. Kültür ve eğitimle insanımızı şehir insanı haline getirmeyip gecekondu ve Tarım sahalarındaki köylü üretken insanların topraklarını imara açıp ,imarla yüzlerce , eski şehirli ezilir. Kültür yok olur. Sokaklara, marka giyinen, boynu kravatlı yere tüküren, sümük atan, insanlar dolar.
Kendi tabi ortamlarından kent ortamına çekilen bu insanlarda marazi haller ortaya çıkar. Mutsuz olurlar. Davranış bilimcisi Desmond Morris “ Hayvanat bahçesi” isimli kitabında bu konuya açıklık getiriyor. Şöyle diyor “ Vahşi hayvanlar, doğal koşullar altında birbirini yaralamaz. Yavrularına saldırmaz mide ülserinden kıvranmaz, cinsel isteklerini kendi kendine tatmin etmeye kalkmaz. Homoseksüel ilişkiler kurmaz. Ama hayvanat bahçesinin kafesleri ardına konduklarında bu tür davranış bozuklukları gösterirler “. Tıpkı insanımızı hayvanat bahçesinde yaşayan hayvanlara dönüştürdük yanlış imar planlarıyla ..
Devam EDECEK…..
Muratpaşa’da değişen bir şey yok!Ömer Yetgin
Gıda güvenliği ve hijyenMustafa Yetgin
CHP VE AK PARTİ ARASINDA TÜRKİYEEşref Ural
İMAMOĞLU KÜRT SEÇMENİN OYUNU ALABİLİR Mİ?Gürsel Kaya
Zabıtalar nerede?İSA KAVLAK
Antalyaspor Lisansı AldıKahraman Köktürk
ŞEHİRLEŞME- 3.Muharrem Yellice
GÖMÜLÜ MALİ YÜKÜMLÜLÜKLER GELECEKRaziye Gök Aktaş
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
Bakü’de iklim anlaşmazlığı: Dünyayı kirletenlerin YüzsüzlüğüMustafa Yıldıran
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
75 Milyon Dal Çiçekten 10 Milyon Dolar Gelir
Düden Balık Çarşısı Taze Ve Ekonomik Balığın Adresi Oldu
Antalya, Yabancılara Konut Satışında İkinci Sırada
Matso Üyelerine "İ̇ş Hayatında İletişim Eğitimi" Düzenledi
Müsi̇ad’ın Yeni Dönemde Hedefi Katma Değer Odaklı Büyüme
Aesob Başkanı Dere: "Sevgililer Günü’nde Alışverişi Esnaftan Yapalım"
70 Yıllık Kamulaştıramama Davası
Atso Ve Sgk Antalya Arasında Rehberlik Ve İş Birliği Protokolü İmzalandı
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim