Bugün 02 Haziran 2025 Pazartesi
  • Antalya15 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    4175.109
    %0.54
  • Dolar
    39.257
    %-0.10
  • Euro
    44.5985
    %-0.67

Muharrem Yellice

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Muharrem Yellice

YÖRÜK TÜRKMEN FESTİVALLERİ

31 Mayıs 2025 Cumartesi 18:08

Yörüklük: Bir Yaşam Tarzından Etnik Bölünmeye Giden Yola doğru evrilme algısı yaratıyor benim fikir dünyamda! Son yıllarda mantar gibi çoğalan bir yörük – Türkmen Derneği modası çıktı. Birbiriyle barışık olmayan yüzün üzerinde Yörük Türkmen Derneğinin sadece Antalya’da kurulu olduğu söyleniyor. Bu ilginin sebebi ne ola.? Yörük; evi sırtında, ayağında çarık, belinde kuşak, başında kalpak olan sürüleriyle var olan  göçebe Türk’ün, ilkel yaşama biçimidir. Şimdiki yörükler başka,  boynunda kravat , omuzunda poşu başında sekizgen şapka, asfalta deve yürüten tip.
Türk milleti , tarihin derinliklerinden bugüne süzülüp gelen bir millettir. Bozkırın ufkunda at koşturan, otağını göğe diken, sancağını adalete yaslayan, diliyle, töresiyle, kan bağıyla değil, can bağıyla millet olmuş bir halktır. Ne var ki bu büyük millet, tarih boyunca içten bölünerek dıştan esir düşmüştür. İsimler değişmiş, lehçeler ayrışmış, ama ruh aynı kalmıştır. Ne yazık ki günümüzde bu ruhun üzerine sis çökerten tehlikeli bir eğilim gözlemlenmektedir: “Yörüklük” gibi tarihî bir yaşam tarzı, artık etnik bir kimlik gibi sunulmakta, hatta siyasi bölünmenin temel taşı hâline getirilmeye çalışılmaktadır.
“Yörük” Kelimesinin İlk Görünüşü
Tarihi belgelerde “Yörük” kelimesi, 13. yüzyıldan itibaren karşımıza çıkar. Osmanlı tahrir defterlerinde, özellikle Rumeli’ye iskân edilen konar-göçer Türkmen topluluklarını tanımlamak için kullanılmıştır. Bu halk, yerleşik düzene direnen, dağlarda obasını yaşatan, bağımsız ruhlu, çalışkan, vakur insanlardan oluşurdu. Yörüklük, bir boy değil; bir yaşayış biçimiydi. “Yörük” kelimesi de “yürümek” fiilinden türemişti – göçen, yürüyen demekti. Bu yaşayış biçimi sadece Türk’e de has değildir. Bütün ilkel toplumlar bu sosyal evreyi yaşamıştır. Üstelik 13.asırda ortaya çıkan bir kelimeye Tarihin derinlerinde var olan Türk kelimesinin üzerine abandırır ve Türk kelimesini ezmeye kalkarsın? Herkesin Türk kelimesiyle kavgalı olduğu bir zamanda sen nerden çıktın? Niye bu kadar iddialısın? İçimi şüpheler  darbeliyor.
Türkmen ve Yörük Ayrımını bilinçsiz bir  tarihi  ihanet olarak görüyorum.
“Türkmen” kelimesi, Müslümanlaşmış Oğuz boylarını tanımlamak için kullanılmıştır. Yani Oğuz’un ta kendisiydi Türkmen. Peki, Türkmen ile Yörük arasında ne fark vardı? Aslında yoktu. Birisi daha çok göçerdi, öteki yerleşikti. Ancak ikisi de Oğuz Türküydü. Bugün ise Yörükler, Türkmenlerden bile ayrı, sanki “başka bir halk” gibi anılmaya başlandı. Yörük dernekleri, Yörük festivalleri, Yörük kıyafetleriyle sanki bir alt kimlik değil, bir üst kimlik yaratılıyor. Bu, “etnik Yörüklük” propagandasıdır ve Türk milleti içinde bir bölünmenin adımıdır. Ben yörük Türküyüm diyen zavallı akademisyenlere de rastlıyorum. Bu facia! Akdeniz Üniversitesinde Yörük Türkmen kürsünün kurulduğunu duydum. Doğruysa daha büyük facia!. Acaba Avrupa fonlarına müracaatları var mı?
Bilge Kağan kitabelerde bölünmelerin acılarını anlatır. Mızraklılar ve silahlılar bir yerden gelmez onları biz çağırırız der.
Tarih Tekerrür Eder mi?
Oğuz’un altı oğlundan biri olan Güneş Han’ın evladı Kıpçak idi. Diğeri Özbek. Sonra bunlar birbirine düşman edildi. Oğuz’un çocukları birbirine kılıç salladı. Selçuklu ile Harzemşah, Timur ile Akkoyunlu, Osmanlı ile Safevî; hepsi aynı kökten geldikleri halde, “biz onlar değiliz” diyerek birbirlerini kırdılar. Bugün bu tarih yeniden yazılıyor: “Biz Yörüğüz, siz değilsiniz” diyen bir ayrışma, yarın “biz Türk değiliz” diyene dönüşebilir.

Din ile Böl, Kimlikle Bitir
İslamiyet geldikten sonra Türk milleti Alevî-Sünnî diye  tam ortasından ikiye ayrıldı. Birbirine küstürüldü. Bugün de aynı Türk milleti “Yörük – Türkmen – Tatar – Oğuz – Kayı – Çepni” gibi alt aidiyetlerle birbirinden koparılıyor. Bu adlar tarihsel zenginliğimizdir, ama siyasi kimliğe dönüştüğünde Türk’ü boğazlayan bir prangaya dönüşür. Herkes kendi “kökünü” ararken, kök ağacı kurutuyor.
Uyarı: Yarın Geç Olabilir
 Bu tür şenlikleri elbette yapılmalı. Türkün geleneksel  Kültür yaşatılmalı. Geçmişle bağ kurmak, genç kuşaklara atalarının izini öğretmek, ortak hafızayı diri tutmak bir milletin varoluş sebebidir. Bu bağlamda belediyelerimizin ve sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği kültürel etkinlikleri takdirle karşılıyoruz. Kolay iş değil gönüllü güzel emek. Ancak bu şenlikler, bir milletin içinden “ayrı bir millet” çıkarma gayretine alet edilmemelidir.
Bugün birçok yerde “Yörük-Türkmen Festivali” adıyla tertip edilen etkinliklerde aslında Türk kültürünün bütün renkleri yansıtılmaktadır. Kıl çadırdan kopuz sesine, ayran ikramından zeybek oyununa kadar tüm bunlar yalnızca Yörük ya da Türkmen değil, doğrudan doğruya Türk kültürünün ögeleridir. Bu nedenle, bu tür etkinliklerin adı “Türk Kültür Festivali” yahut “Türk Obaları Buluşması” gibi daha kapsayıcı başlıklarla düzenlenirse, hem tarihî doğruluk korunmuş olur hem de Türk milleti içinde yapay ayrımların önü alınır.
İsimler Değişirse, Ruhlar da Ayrılır
Bir etkinliğin adı, o etkinliğin ruhunu ve mesajını yansıtır. Adı “Yörük Festivali” olan bir şenlik, farkında olmadan “biz başkayız” algısını pekiştirebilir. Oysa bu topraklarda kurulan tüm obalar, Oğuz’un evlatları, Kayı’nın torunları, Bozkurt’un izinden giden Türk çocuklarıydı. Festivallerin adı da ruhu da bu bütünlüğü yansıtmalıdır. Adla başlar ayrılık; çünkü kimlik önce dille, kelimeyle inşa edilir.
Belediyelerimizden ve kültür kuruluşlarımızdan ricamız, bu tür etkinliklerde etnik değil, millî bütünlüğü esas almalarıdır. “Yörük-Türkmen Şenliği” yerine “Türk Kültür Şöleni”  veya Türk Obaları Buluşması denildiğinde hem içerik değişmeyecek hem de milletin birliği pekişecektir.
Son Söz
Ey Türk evladı! Unutma, senin kimliğin Türklüktür. Yörük olabilirsin, Türkmen olabilirsin, Çepni, Avşar, Kayı olabilirsin, Kürt, Laz Çerkez olabilirsin. . Ama hepsinden önce, hep birlikte Türk’sün. Bayrağın tek. Vatanın tek. Kimlik inşa etmek istiyorsan, önce milletini bölmeye çalışanlara karşı birlik inşa et. Aksi halde bu coğrafyada bir kez daha “Oğuz’un çocukları birbirine düşman oldu” ağıtları yakılacaktır. Ve o zaman artık çok geç olacaktır.

Bu yazı toplam 362 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim