- IMKB
% - Altın
5395.998
%0.02 - Dolar
41.8067
%0.02 - Euro
48.5819
%0.00
- GÜNCEL
- RESMİ İLANLAR
- SPOR
- SAĞLIK
- POLİTİKA
- EKONOMİ
- YAZARLAR
- EĞİTİM
- KÜLTÜR SANAT
- DÜNYA
- GENEL
- YEREL
- ASAYİŞ
- ÇEVRE VE İKLİM
- 00:07 - RUH SAĞLIĞI GÜNÜ FARKINDALIK ETKİNLİĞİ
- 23:49 - YEŞİL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
- 22:48 - ANTALYA’DA İNŞAAT KAZI ÇALIŞMALARI SIRASINDA TOPRAK KAYMASI: BİR EV TAHLİYE EDİLDİ
- 19:28 - KÖTÜ KOKU GELİNCE ÖLDÜĞÜ ORTAYA ÇIKTI
- 19:18 - ADANA BELEDİYESİ’NE AİT OTOBÜSÜN SEFER YAPARKEN SÜREKLİ ARIZALANMASINA YÖRE SAKİNLERİNDEN TEPKİ
- 18:28 - MUT ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI FESTİVALİ BAŞLADI
- 18:13 - 9. ULUSLARARASI ADANA LEZZET FESTİVALİ BAŞLADI
- 18:03 - ADANA’DA PARK HALİNDEKİ HALK OTOBÜSÜ YANDI
- 18:01 - 110 BİN AVRO RÜŞVETİN DETAYLARI
- 17:33 - ALANYA’DA EL SANATLARI KURSLARI BAŞLIYOR
- 17:30 - YÜZYILLARA MEYDAN OKUYAN ZEYTİN AĞAÇLARI
- 17:23 - SEA TO SKY’DA ORMAN ETABINI MANUEL LETTENBİCHLER KAZANDI
- 17:23 - KEPEZ BELEDİYESİ’NDEN GERÇEĞİNİ ARATMAYAN DEPREM TATBİKATI
- 17:11 - 'YOLCULUK' ADLI SERGİYE BÜYÜK İLGİ
- 16:58 - ISPARTA’DA TEMİZLİK ÇALIŞMALARINDA ARAÇLARA BRANDALI ÖNLEM
MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR





ANADOLU’NUN FETHİ KILICIN VE YÜREĞİN GERÇEĞİDİR
Değerli dostum Tarihçi Ali Yıldız’ın, Türklerin Anadolu’yu imar faaliyetleri ve “gönül kazanma” yoluyla fethettiği yönündeki romantik tezi tarihî gerçeklerle örtüşmüyor. Dönemin kronikleri ve modern tarih araştırmaları, Anadolu’nun fethinin ardında yatan asıl gerçeğin, binlerce yıllık savaş hukukunun değişmez kuralları olan “ganimet ve esir” anlayışı olduğunu gösteriyor. Türkler, Emevîler ve Abbasîlerin başaramadığını kılıçlarının keskinliği, askerî stratejileri ve fethettikleri topraklar üzerinde kurdukları mutlak hâkimiyetle başarmıştır.
Ali Yıldız, 6 Ekim 2025 tarihli yazısında Emevî ve Abbasîlerin dört yüz yıl boyunca “zorba ve yağmacı” bir tavırla Anadolu’yu ele geçiremediğini; Türklerin ise bölgeye yollar, köprüler, hanlar, hamamlar inşa ederek ve yerel halkın dinine, diline karışmayarak gönülleri kazandığını savunmaktadır. Kulağa hoş gelen romantik bir yaklaşımdır bu. Bu yaklaşım, modern insancıl değerleri geçmişe yansıtan bir temennidir; ancak tarihî belgeler bu tabloyu desteklemez. Anadolu’nun kapıları kılıçla açılmış, Türkleşme ve İslâmlaşma da yine kılıcın gölgesinde gerçekleşmiştir.
Emevî ve Abbasîlerin Anadolu’da kalıcı olamamasının sebebi Müslüman olmamaları veya savaşçı olmamaları değil, stratejik ve coğrafi engellerdi. Şam ve Bağdat merkezli hilafetler için Anadolu uzak bir cepheydi; askerî sevkiyat zor ve maliyetliydi. Bizans İmparatorluğu 7–9. yüzyıllarda güçlü bir merkezi otoriteye sahipti; Toroslar ve Anadolu içlerindeki sarp coğrafya, Arap ordularının ilerleyişini engelledi. Arap seferleri çoğunlukla yazlık akınlar biçimindeydi: girilip yakılan yerler kış gelince boşaltıldı. Konstantinopolis kuşatması (717–718) büyük hezimetle sonuçlandı, İznik–Afyon–Emirdağ hattında Bizans ordusu üstünlük sağladı. 727 yılında Emevî ordusu İznik’i kuşattı ama başarılı olamadı. 740 yılında Bizans İmparatoru III. Leon, Afyon’u kuşattı; Araplar yenildi. Bu tarihlerde Emevî Arap saldırıları Türkistan’da devam ediyordu. 711’de Buhara düştü. Emevî Devleti’nin başkenti Harran’dı. Göktürk Devleti, Uygur ve Karahanlı Türk boylarının isyanlarıyla uğraşıyordu. Emevî Devleti 751 yılında yıkıldı. Abbasîler Emevîleri devirerek iktidar oldu. Ancak kendi iç sorunları fazlaydı. Bu dönemde iç kargaşalar ve doğuda Horasan, Türk bozkırları gibi başka tehditler Anadolu’ya stratejik öncelik tanınmasını engelledi. Abbasîlerin önceliği Anadolu olmadı. 1055 yılına gelindiğinde Abbasi Halifesi Arap Büveyhî oğullarının kontrolündeydi. Tuğrul Bey halifeyi kurtarıp damat oldu. Doğuda Arap tehdidi ortadan kalktı. Fâtımî halifeliğine son vermek için Mısır’a giderken Bizans’ın Doğu Anadolu’ya yönelmesiyle 1071’de Anadolu kapıları Avar Türkleri sayesinde Oğuz boyuna açıldı.
Türkler'in Başarısının Sırrı: Kılıç, Yürek ve Kitlesel Göçtür.
Türklerin Anadolu sahnesine çıkışı ise bütünüyle farklıydı. Selçukluların Malazgirt öncesi akınları, imar ve dostluk değil “keşif ve talan” niteliğindeydi. Kaynaklar, Selçuklu komutanlarından Sâlâr-ı Horasan’ın 1065–66’da Urfa seferinden “büyük ganimet ve esirlerle” döndüğünü kaydeder. Dönemin savaş hukuku acımasızdı: erkekler öldürülür ya da esir alınır, kadın ve çocuklar mallar gibi paylaştırılırdı. Bu yöntem Sümer’den Roma’ya, Arap’tan Moğol’a tüm fetihçi toplumlarda ortaktı; Türkler de istisna değildi. “Horasan Erenleri” mitolojik bir efsanedir; 1950’den sonra Türk tarihine sokulan bir hurafedir. Gumilev, “Hazar Çevresinde Bin Yıl”, “Eski Ruslar” ve “Büyük Bozkır Halkları” eserlerinde bu konuyu detaylandırır ve der ki: Bizans ve Haçlı kılıcı ince dökme kılıçtı, Selçuklu’nun kılıcı dövme, keskin ve kalın kılıçtı. Bu kılıç karşısında şövalye kılıçları toz buz oldu. Galibiyetin temeli yürek, bilek ve güçlü teknik silahtı. Kâfirler iman gücüne değil, bilek ve yürek gücüne boyun büktü.
1071 Malazgirt Zaferi, Bizans ordusunu ezerek Anadolu’nun kapılarını savunmasız bıraktı. Kapılar açıldı, sınır güvenliği yok oldu. 1076’da Miryokefalon savaşıyla İznik’e dayandık. Sınır güvenliği olmayınca ardından gelen Türkmen boyları planlı bir imar projesi için değil, kendilerine yeni yurt ve otlak arayışıyla kitleler halinde Anadolu’ya aktı. Anadolu’da kimse Türk'e kucak açmadı. Anadolu’da Bizans vardı. Kürt boyları da bizimle geldi. Amerikan uşaklığı yapan Kürtler'in “Alp Arslan’a yardım etti” hikâyeleri masaldır. Arap buralarda zaten yoktu. Alp Arslan ve ardından Anadolu Selçukluları sadece askerî üstünlük sağlamakla kalmadı; Türkmen göçleriyle demografiyi de dönüştürdü. Çünkü idari yapıda bir devlet geleneği algısı vardı.
İmar ve Medeniyet, Fetihten Sonra gelir.
Yollar, köprüler, kervansaraylar, medreseler ve vakıf düzeni Selçuklu hâkimiyetinin ikinci safhasıdır. Bu kurumlar fethe hazırlık değil, fethedilmiş ve vergiye bağlanmış topraklarda güvenliği pekiştirmek ve ticareti canlandırmak için inşa edildi. Halil İnalcık’ın belirttiği gibi, “Anadolu’nun Türkleşmesi fetihle başlar; Türk kitlelerinin iskânı ve İslâm kurumlarının yayılmasıyla tamamlanır.”[1] Speros Vryonis de Bizans’ın iç yapısının çöküşüyle birlikte Türk yerleşimi ve İslâm kurumlarının bölgeyi dönüştürdüğünü vurgular.[2] Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu imar faaliyetlerinin 12. yüzyıl sonları ve 13. yüzyılda yoğunlaştığı; Malazgirt’ten yaklaşık bir asır sonra gerçek şehirleşme ve medenî kurumların yükseldiği tarihçilerin ortak tespitidir.
Türklerin, yerel halkın din ve diline “karışmadığı” iddiası da eksiktir. Fetih aynı zamanda dini-kültürel hâkimiyetin ilanıdır. Anadolu’daki sayısız kilise camiye çevrilmiştir. Bu, yeni egemenliğin en görünür sembolüdür. Diyarbakır Ulu Camii’nin (eski Mar Toma Kilisesi) ve pek çok Selçuklu şehrindeki dönüşümlerin hatırlatılması yeterlidir. Yeni devletin dili, hukuku, ticareti Türkçe ve İslâmî çerçevede şekillenmiş; halk yavaş yavaş bu hâkim kültüre eklemlenmiştir. Gönüllü kabulden önce uzun bir “otoriteye uyum” dönemi vardır.Toparlarsak;
Anadolu’nun fethi ne “zorbalıkla hiçbir iş yapmadan” ne de “gönülleri kazanarak altyapıyla” oldu. Gerçek daha serttir: Önce kılıç, fetih ve iskân; sonra devlet düzeni, imar ve kültürel dönüşüm. Emevî ve Abbasîlerin başaramadığı şey, kalıcı nüfus ve askerî hâkimiyet kuramamalarıydı. Zaten gayeleri Anadolu’yu vatan edinmek değil yağmalamaktı. Aynen Gazneli Mahmut ve Timur’un Hindistan’da yaptığı yağmalama mantığını Araplar uyguladı. Babür 1526’da Hindistan’a girdi, burayı vatan yaptı, yatırım yaptı. 1857 yılına kadar var oldu. Babür, Selçuklu atalarının yaptığını yaptı. Anadolu vatan oldu. Bu öyküyü Remzi Oğuz Arık “Coğrafyadan Vatana” adlı eserinde ne güzel anlatır. Selçuklular kılıcı demografiyle birleştirdi, ardından yollar ve medreselerle yeni düzeni inşa etti. Tarihi, hoş masallar yerine olayların soğuk gerçekliğiyle anlamak, Anadolu’nun kimliğini daha doğru kavramamıza imkân verir.
KAYNAKLAR
[1] Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu – Klasik Çağ (1300–1600), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003, s. 12–15
[2] Speros Vryonis, Ortaçağ Helenizminin Anadolu’da Çöküşü ve 11–15. Yüzyıllarda İslamlaşma Süreci, 1971, s. 143–150.
KARACAOĞLAN GELENEĞİNDE KADİR TÜREN VE EMİN DEMİRAYAK’TAN GÜZELLEMELERHALİL ERDEM
ANADOLU’NUN FETHİ KILICIN VE YÜREĞİN GERÇEĞİDİRMUHARREM YELLİCE
DEVLET ADAMI VE TÜRKÇE ÜZERİNEBEKİR DİREKCİ
TERÖRSÜZ TÜRKİYE Mİ?ERDOĞAN KAHYA
UNUTULAN ZAFERİN SESSİZ ÇIĞLIĞIPROF DR RAMAZAN DEMİR
ANTALYASPOR’UN MEDYA BİRİMİNİ KAPATMASI: BİR İLETİŞİM FACİASISÜLEYMAN EKİN
HÜZÜN HEP VARDI…HASAN YAKUP CANGÜVEN
İKTİDAR ve MUHALEFETİN ORTAK YÖNÜ;KİBİRALİ İHSAN DİLMEN
GEÇ OLMADAN ANTALYASPOR’A…TURGAY ALP
DURUŞMA/TARTIŞMA AŞAMASI-6PROF DR SAMİ SELÇUK
KÂKÜLLÜ KIZDI EYLÜLGAZANFER ERYÜKSEL
ÖNÜMÜZDEKİ MAÇA BAKALIM MI?VEDAT GÜRHAN
ASLINDA HERKES AYNI PARTİDE!EŞREF URAL
BELEDİYELER VATANDAŞA YÜK MÜ?RAZİYE GÖK AKTAŞ
RİZE MAÇINDA TRİBÜNDE OLALIMKAHRAMAN KÖKTÜRK
BİZDE NEDEN LAWRENCE YETİŞMEZ?TARIK ÇELENK
ANTALYA'YI NE YAPMALI?CEM ARÜV
BİR FUARIN NABZI, BİR ŞEHRİN TADIGÜRSEL KAYA
TRİBÜNLER HER MAÇ BOŞ! NEDEN?ONUR BAKİ VURAL
ANTALYA TRAFİĞİNİN HÂL-İ PÜR MELÂLİAV CENGİZHAN GÖKÖZ
2026 İÇİN ZORUNLU BİR DÖNÜŞÜMHÜSEYİN BARANER
EFSUNKÂR DEMOKRASİNURİ SEZEN
78 KUŞAĞI BİR ROBİN HOOD KUŞAĞI MIYDI?YALÇIN DUMAN
Bitmeyen sorun…ÖMER YETGİN
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim