- IMKB
% - Altın
4387.248
%0.29 - Dolar
40.898
%0.20 - Euro
47.9198
%0.52
- GÜNCEL
- SPOR
- SAĞLIK
- POLİTİKA
- EKONOMİ
- YAZARLAR
- EĞİTİM
- KÜLTÜR SANAT
- DÜNYA
- GENEL
- YEREL
- ASAYİŞ
- ÇEVRE VE İKLİM
- BİLİM VE TEKNOLOJİ
- 15:26 - Antalya'da 1 haftada 68 bin araç denetlendi
- 15:13 - Antalya'da 5,8'lik deprem senaryosuyla gerçeği aratmayan tatbikat
- 14:57 - Rektör Prof.Dr. Sağer: "AR-GE'de güçlü adımlar atıyoruz"
- 08:00 - Memurlar eylemde
- 17:35 - Alanya'da engelsiz turizm atağı
- 17:05 - Köy meydanı halk oyunu sahnesine dönüştü: Köylüler Zeybek ve Teke Zortlatması oynadı
- 16:47 - Sinema öğrencileri Altın Portakal sahnesinde
- 16:38 - DİKKAT! SICAK HAVALAR APANDİSİT RİSKİNİ ARTIRIYOR!
- 16:20 - SAĞLIKTA ŞİDDET DURMUYOR! 6 AYDA 9 BİN VAKA
- 15:14 - KONYAALTI’NDA EMEKLİ KART DAĞITIMI BAŞLADI
- 14:56 - Ölüme balıklama atlayan adam yaşamını yitirdi geriye sadece olay anı görüntüleri kaldı
- 13:59 - Denizyakalı'ya salça yapma makinesi
- 13:45 - Yangında 2 kamyonet yandı
- 13:36 - KUMEV yönetimi toplandı
- 13:22 - Kalçası kırılan otizmli çocuğun ailesi şikayetçi oldu
MUHARREM YELLİCE / KONUK YAZAR





EVRENSELLİK İDDİASI VE KUTUPLAŞAN DÜNYA
Hiçbir din gerçek anlamda evrensel kardeşlik tanımı yapmadı. Tarih boyunca kardeşlik, çoğu zaman yalnızca “bizden olana” tanındı; modern dünyada ise yerini akıl ve hukuk aldı.
Tarih boyunca pek çok din, kendisini tüm insanlığa hitap eden nihai hakikat olarak takdim etti. Barış, kardeşlik ve adalet söylemleri, bu iddianın temel süsleri oldu. Ancak derinlemesine bakıldığında, hiçbir dinin kardeşlik tanımının gerçek anlamda evrensel olmadığı görülür. Kardeşlik çoğunlukla inananlarla sınırlı kaldı; bu çerçeveye “ümmet kardeşliği” adı verildi.
Müminler Ancak Kardeştir Kur’an’da Hucurât Suresi 49/10’da geçen “Müminler ancak kardeştir” ifadesi, kardeşlik hukukunu inanç ekseninde tanımlar. İlhan Arsel, Aydın Aydın adlı eserinde bu ayeti şu şekilde yorumlar:
“Kur’an, bütün insanları kardeş ilan etmez. Sadece müminler arasında kardeşlikten söz eder. Müslüman olmayanlara ise ‘kâfir’ diyerek dışlar.”[1]
Bu durum, İslam’ın evrensellik iddiasıyla çelişebilecek bir yorum doğurur. Üstelik bu yalnızca İslam’a özgü değildir; Tevrat’ta “Tanrı’nın halkı” ifadesi sadece İsrailoğulları’nı kapsar, İncil’de ise kurtuluş Mesih’e iman edenlerle sınırlıdır.
Din Kurumsallaştıkça Bölünmeler,
Dinler kurumsallaştıkça, başlangıçtaki birlik iddiası yerini mezhep, tarikat ve cemaat bölünmelerine bırakmıştır. İslam’da Sünnî–Şiî ayrımı, Hristiyanlık’ta Katolik–Protestan çatışmaları, Yahudilik’te farklı rabbinik yorumlar bu sürecin tipik örnekleridir.
Mitolojiden Felsefeye adlı kitabımda belirttiğim üzere, bu “bizden olan kutsaldır” anlayışı mitolojik kökenli bir kabilecilik mirasıdır[2]. Dinin toplumsal işlevi çoğunlukla, kendi inananları arasında bağ kurmak; farklı olana karşı ise mesafeyi korumak olmuştur.
Modern Hukuka Geçiş,
Son iki yüzyılda, Aydınlanma ve modernleşme hareketleriyle birlikte devletler dini kurallar yerine aklın ürünü olan yasaları benimsemeye başladı. Fransız Devrimi’nin “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganı, vatandaşlık temelli eşitlik anlayışının simgesi oldu . Fransız ihtilalinden 115 yıl sonra 1904 yılında Fransız anayasasına laiklik ilkesi girebildi.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde de benzer bir dönüşüm yaşandı; Tanzimat’tan itibaren laik hukuk sistemine adım atılarak, ümmet kardeşliği anlayışı yerine hukuk önünde eşitlik ilkesi benimsendi. Yönetime karşı vatandaşın tenkid ve söz söyleme hakkı olduğunu ilk defa Şinasi 1860 yılında Tercüman-ı Ahval gazetesinin baş makalesinde yazdı. Bunca kanuni vazife ile sorumlu olan vatandaşın söz ve yazı ile vatanın menfaatine dair fikirler beyan etmesini vatandaşın kazanılmış hakkı saydı.
Dinlerdeki evrensellik iddiasını din kendi ümmetine vermemiştir., Tarihte hiçbir dinin gerçek anlamda hayata geçiremediği bir idealdir evrensellik. Modern çağın barış ve kardeşliği, inanç temelli değil; akıl, bilim ve evrensel hukuk temelinde şekillenmek zorundadır. Bugün insanlığı birleştirecek olan, bir dinin üstünlüğü değil; ortak haklar ve eşitlik anlayışıdır.
Bu hakkı Atatürk vatandaşlarına vermiştir. Türk vatandaşı kendisini birey haline getirmek zorundadır. Yoksa şerait şemsiyesi altında boyun bükmeye mahkum olur.
Kaynakça
1. İlhan Arsel, Aydın Aydın, Kaynak Yay., 1994, s. 212.
2. Muharrem Yellice, Mitolojiden Felsefeye, Akademi Yay., 2017, s. 178–182.
EVRENSELLİK İDDİASI VE KUTUPLAŞAN DÜNYAMUHARREM YELLİCE
BOĞAZ ve BİR BOĞAZ USTASIHALİL ERDEM
TÜRKİYE ÜZERİNE TEZLEREŞREF URAL
“İKİ DİNLE BİR SÖYLE”GAZANFER ERYÜKSEL
EMRE BELÖZOĞLU İLE YÖNETİME MÜRDÜMEK DAVETİKAHRAMAN KÖKTÜRK
YANIK BENİZLİ KADINLARRAZİYE GÖK AKTAŞ
78 KUŞAĞI BİR ROBİN HOOD KUŞAĞI MIYDI?YALÇIN DUMAN
TERÖR BİTER Mİ?GÜRSEL KAYA
Bitmeyen sorun…ÖMER YETGİN
Güvensizlik Çağında EkonomiMUSTAFA YILDIRAN
Kaldırım işgalleri meselesiMustafa Yetgin
Bayram tatilleri; kamu ve özel sektör çalışanı arasındaki derin farklarİSA KAVLAK
CUMHURİYET NEDEN İSTENMEZNURİ SEZEN
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…BİNALİ EFE
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEYÜP KOÇAK
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
Tel : 0532 474 99 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim