Bir yaz günü, okul arkadaşlarının çoğu tatilin keyfini çıkarırken O, başka bir dünyada bambaşka bir yol seçti. 17 yaşında, lise 12. sınıf öğrencisi Yenersu Duru Koç, özel gereksinimli çocukların hayatına oyunla dokunmayı seçti. O'nun için oyun, yalnızca vakit geçirmek değil; bir çocuğun güvenini kazanmanın, kendini ifade etmesinin ve dünyaya daha umutla bakmasının en saf yolu.
Buluştuğumuzda yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Anlattıkça, aslında genç yaşına rağmen nasıl büyük bir vizyon taşıdığını görmek mümkün oldu.
“Oyun kelimelerden daha güçlü bir iletişim”
– Seni bu projeye yönlendiren şey ne oldu?
- Aslında hep çocuklarla iletişimi sevdim. Onların hayal gücü, dünyaya bakışı çok farklı. Annem özel bir rehabilitasyon merkezînde psikoterapist olarak görev yaparken tatillerde bende yanında gidiyordum.Merkezde özel gereksinimli pek çok yaş grubunda çocuklar vardı.Kimisi eğitimli köpek lerle kimisi yine eğitimli at ile zenginleştrilmiş çeşitli programlara katılıyorlardı.Daha ilköğretime başladığım yıllarda buseanslarda “küçük yardımcı”olarak katıldım.Bende her çocuk gibi oyun oynamaktan keyif alıyorum ve oyun arkadaşlarımla beraber özel zengin pek çok farklı oyun oynama fırsatı yakalıyordum.Zaman yaz tatilleri sessizcede olsa oyunun kendimi ve başkalarını daha fazla anlama,hissetme,mutluluk gibi zenginliklere yol açtığını keşfettim.Hepimiz aynı dili konuşuyorduk.Aslında fark ettim ki, oyun sadece eğlenmek değil; aramızda kelimelere gerek kalmadan güçlü bir bağ kuruyor. O an karar verdim: Tatillerimi, zamanımı bu alanda değerlendireceğim.
– Peki oyunu nasıl tanımlıyorsun?
- Oyun bence evrensel bir dil. Çocuklar oyun oynarken kendilerini daha özgür hissediyorlar. Bazen bir oyuncak, bazen bir mimik bile iletişim için yeterli oluyor. Onlar bana dünyalarına kapılarını açıyor, ben de o kapıdan içeri girdiğimde bambaşka şeyler öğreniyorum.
"Ailelerden gelen dönüşler umut veriyor"
– Çocukların aileleri sana neler söylüyor?
- Aileler çok mutlu oluyor. Çocuklarının daha sosyal olduklarını, özgüvenlerinin arttığını söylüyorlar. Bir anne, “Oyunlardan sonra çocuğum eve daha mutlu geliyor, kendini daha rahat ifade ediyor” dedi. Bu sözler benim için her şeyden değerli. Çünkü küçük bir oyun bile bazen bir hayatı değiştirebiliyor.
“Hedefim bu çalışmayı daha geniş kitlelere yaymak”
– Gelecekte bu çalışmayı nasıl geliştirmek istiyorsun?
- Benim hayalim çok daha büyük. Önümüzdeki yıllarda:
• Daha fazla gönüllüyü projeye katmak,
• Okullar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapmak,
• Oyun temelli yöntemleri bilimsel temellere oturtmak,
• Ve en önemlisi, özel gereksinimli çocukların toplumun aktif bir parçası olmaları için farkındalık yaratmak istiyorum.
Aslında bu sadece bir yaz projesi değil. Uzun vadede ülke çapında gönüllü bir gençlik ağı kurmayı hayal ediyorum. Çünkü oyun sadece bir oyun değil; empatiyi, paylaşmayı ve dayanışmayı öğreten bir okul.
“Çocukların gülüşü en büyük motivasyonum”
– Genç yaşta bu kadar sorumluluk almak seni zorlamıyor mu?
- Hayır, çünkü bu bana yük değil; tam tersi güç veriyor. Çocukların gülüşü en büyük motivasyonum. Onlarla geçirdiğim her an bana da çok şey katıyor. Sabretmeyi, empati kurmayı, farklılıklara değer vermeyi öğreniyorum.
– Son olarak, yaşıtlarına ya da topluma vermek istediğin mesaj nedir?
- Küçük adımların gücüne inanın. Bir çocuğun elinden tutmak, birlikte bir oyun oynamak, dinlemek… Bunlar küçük gibi görünür ama bazen bir ömür boyu iz bırakır. Hepimiz bir şey yapabiliriz. Benim yolum oyun oldu, başkalarının da kendi yolunu bulması çok değerli.
- Son olarak dedik, ama bir de ilerideki hedefini öğrenmek isteriz, nedir hedefin?
- Genetik bozukluklar sonucu dünyaya gelen bebeklerin ve ailelerinin karşılaştığı zorlukları yakından gözlemleme fırsatım oldu. Bu süreç, genetik mühendisliği ve sağlık alanında ilerleme isteğimi daha da güçlendirdi. Çünkü bu alandaki bilimsel çalışmaların, yalnızca hastalıkları tedavi etmekle kalmayıp, aynı zamanda önleyici çözümler üreterek insanların yaşam kalitesini yükseltme potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum.Bu nedenle üniversitenizde alacağım eğitimle genetik mühendisliği ve sağlık alanında kendimi geliştirmek, yenilikçi projelere katkıda bulunmak ve toplumsal faydayı önceleyen bir bilim insanı olmak istiyorum.
Evet, O'nun hikâyesi bize bir kez daha gösteriyor ki, değişim için dev projelere gerek yok. Bazen bir top, bazen basit bir oyun, bazen de sadece gülümseyen bir genç gönüllü, bir çocuğun hayatını güzelleştirmeye yetiyor. Teşekkürler Yenersu Duru Koç...